Merhaba
HABERİNİZ VARMI? FETHULLAHIN FETVASI UYGULANMIŞ
Avrupa'daki Milli Görüş teşkilatı, 2007 takviminde Kelime-i Şahadetten Hz. Muhammedi çıkardı. Takvimde, sadece "Eşhedü en lâ ilahe illallah" sözüne yer verildi.
ABD'nin emrine giren Gülen, fetva vererek "Muhammed Allah'ın resulüdür" denilmemesini söylemişti. "Dinlerarası Diyalog" göreviyle verilen fetva, sonunda Milli Görüş'ün takviminde de boy gösterdi.
RUHSAR ŞENOGLU/SERDAR BOLAT
http://img171.imageshack.us/img171/8163/igmigtakvimlargejb4.jpg
İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı (IGMG), 2007 takviminde Hz. Muhammed'i Kelime-i Şahadet'ten sildi! Avrupa çapında dağıtımı yapılan takvimde, hat yazısıyla "Eşhedü en la ilahe illallah" sözüne yer verildi. IGMG Tanıtma Başkanı İlhan Bilgü, toplam 100 bin takvim bastıklarını, bunların 12-15 bininin bu hatla yayınlandığını söyledi.
"Eşhedü en lâ ilahe illallah" sözünün anlamı; tanıklık ederim ki, Allah'tan başka tanrı yoktur. "Söz" diyoruz, çünkü "Kelime-i Şahadet" desek, değil. Kelime-i Şahadet; Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhamme-den abdühû ve resulühu. İslam'ın birinci şartını yerine getirmek için söylenen kelam. Anlamı; tanıklık ederim ki Allah'tan başka tanrı yoktur ve yine tanıklık ederim ki Muhammed onun kulu ve elçisidir.
Kelime-i Şahadet'ten Hz. Mu-hammed'in çıkarılması, İslami çevrede Fetullah Gülen tarafından başlatılan güncel bir tartışma konusu.
Ne Demişti CIA'nın Kefil olduğu Fethullah
FETULLAH GÜLEN: 'MUHAMMED ALLAH'IN RESULÜDÜR' DEMEYİN
Fetullah Gülen "Fasıldan Fasıla" adlı kitabında şöyle diyordu: "Herkes Kelime-i Tevhid'i esas alarak çevresine bakışı yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir.
Hatta Kelime-i Tevhid'in ikinci bölümünü; 'Muhammed Allah'ın resulüdür' kısmını söylemeksizin, sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır".
Görüldüğü gibi, ABD'nin emrine giren Fetullah Gülen, Müslümanlara açıkça Muhammed'i
anmamalarını tavsiye ediyor.
__________________
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?
06:30 | Etiketler: fethullah gülen, mason, vatan hainleri | 0 Comments
BU FOTOĞRALAR NE ANLATIYOR -FETHULLAH GÜLEN'in ALBÜMÜ-
-FETHULLAH GÜLEN'in ALBÜMÜ-
ALBÜM - 1
New Jersey’de ADL* Başkanı Abraham Foxman İle
09.10.1997
* ADL: Anti-Defamation League
B’nai B’rith’in bir koludur.
Yahudiliğe veya Siyonizme kenarından bile dokunanlara hemen Anti-Semitik damgası vurarak onları büyük bir insanlık suçu işlemiş durumuna düşürerek mahvetmeye çalışan ve her zaman bunu başarmış olan son derece saldırgan bir kuruluştur.
Bu kuruluş aynı zamanda Fethullah Gülen’in bazı kitaplarını bedava basıp dünyanın dört bir tarafına dağıtmaktadır.
ALBÜM-2
Papa Görüşmesi Sırasında Vatikan’da Gezerken
09.02.1998
Papa II. John Paul İle Hediyeleşirken
09.02.1998
Papa II. John Paul İle Görüşme Öncesi Reha Erus İle
09.02.1998
ALBÜM-3
Dünya Kiliseler Birliği CMEP Üyelerini Kabulünde
19.02.1998
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nda İsrail Hahambaşısı Bahshi Doron İle
25.02.1998
Kültürlerarası Diyalog Sempozyumunda Süryani Lideri Yusuf Çetin İle
07.03.1998
Kültürlerarası Diyalog Sempozyumunda
07.03.1998
ALBÜM-4
Yahudi Liderler Heyeti İle
08.03.1998
Ortaköy Mecidiye Camii’nde Sezer Tansuğ’un Cenaze Namazında
19.03.1998
ALBÜM-5
Vatikan Ankara Büyükelçisi Pier Luigi Gelata ve George Marovitch’in Fethullah Gülen’i Ziyareti
14.04.1997
Vatikan İstanbul Temsilcisi Georges Marovitch’in Fethullah Gülen’i Ziyareti
19.11.1997
ABD’de Kardinal John O’connor İle
12.07.1997
__________________
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?
06:28 | Etiketler: diyalog, fethullah gülen, mason, vatan hainleri, vatikan | 0 Comments
GÜLEN CEMAATİNİN DİKKATİNE. BÜTÜN AKP'LİLER OKUSUN
TÜRK KANI TAŞIDIĞINI SANAN BÜTÜN AKP'LİLER OKUSUN! BOZULMADIK TEK HÜCRESİ KALAN FETHULLAHÇILAR OKUSUN. DAHA FAZLA GEÇ OLMADAN, EŞŞEKLEMESİNE GİRDİĞİNİZ YANLIŞTAN DÖNÜN !
.......... Güney Kürdistan ile Türkiye' nin doğu ve güneydoğusunu oluşturan geniş bir bölge içinde özellikleri ABD tarafından belirlenecek olan bir "ortak ticari bölge" ve "serbest ticari" bölge anlayışı hakim kılınacak, bu bölgeye makul bir süreç içinde Ermenistan' ın da dahil edilmesi sağlanacaktır.
4 veya 5 yıllık bir geçis dönemi içinde söz konusu bölge, Türkiye' nin federatif düzene geçmesinde baz oluşturacak ve bu sürecin sonunda bölgeye özerklik verilecektir.
Türk tarafı nüfusunun %28.54 ünün Kürtlerce oluşturulduğunu artık kabul etmekte ve üniter yapının bu gerçegin önünü kapatmaya yetmediğini, gerçekçi ve küresel bir çözümün artık sadece federatif yapıda yer almakta oldugunu....... (devamı altta)
* * *
YAHUDİLER, BU YOLLA TÜRKİYE ÜZERİNDE KURMAYI DÜŞÜNDÜKLERİ KÜRDİSTAN AYAĞI İLE KUZEY IRAK'TAKİNİ BİRLEŞTİRECEK, SONRA DA HAYALLEDİKLERİ NİL'DEN FIRAT'A KADAR OLAN KUTSAL TOPRAKLARINA KAVUŞMANIN SEVİNCİNİ SENİN KANINI İÇEREK KUTLAYACAK, UYAN!
AŞAĞIDAKİ YAZI, DEĞİŞİK BAŞLIKLARLA 2003 YILINDAN BERİ ÖTÜKEN'DE YAYINLANMAKTA, YAZIDA BELİRTİLEN HUSUSLAR AKP TARAFINDAN BİR BİR YERİNE GETİRİLDİĞİ HALDE, İNSANLARIMIZDAKİ TAYYİP AŞKI, GÜLEN SEVGİSİ DEVAM ETMEKTEDİR. YAZIK...
BİR İNSANIN BU KADAR KÖR OLMASI ŞAŞIRTICIDIR. BİR İNSANIN BUKADAR EŞŞEKLEŞMESİ HAYRET VERİCİDİR.
BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU ERMENİLERDEN MÜTEŞEKKİL AKP'DE, DİĞER TÜRK VE İSLAM DÜŞMANLARIYLA KUCAK KUCAĞA NEREYE GİTTİĞİNİ KENDİSİNE SORMAYAN İNSAN, TÜRK OLAMAZ!
GÖNLÜNDE TÜRKLÜĞE ZERRE SAYGIN, KALBİNDE ZERRE ALLAH KORKUSU VARSA, SON DEFA DÜŞÜN!
YARIN GELİNİN KIZIN VE HATTA CAN YOLDAŞIN ELİNDEN ÇEKİP ALINDIĞINDA HİÇ BİR ŞEY YAPAMAYACAKSIN!
* * * * * * * * *
BİR ETKİLİ VE YETKİLİ ARANIYOR!
Aşağıdaki satırlar bilinenlerin bir kısmını ve muhtemel ihanetleri yansıtması bakımından oldukça önemli. Çeşitli yazışma gruplarında dağıtılan bu mektubu bilgilerinize sunuyoruz. Satılmışlarımız hariç, kendisine güven duyabileceğimiz bir etkili ve yetkili çıkarak, bu yazılanların doğru olup olmadığını kamuoyuna açıklamalıdır.
Ötüken , 5 Eylül 2003
* * *
Değerli arkadaşlar,
Güvenilir kaynaklardan aldığım çok gizli bir belgenin içeriğini açıklıyorum.
Bu belgeyi içeren mesaj çesitli e-posta adreslerine dün gönderilmiş bulunuyor..
Sözkonusu belge (hizmete özel-kozmik gizli kaşeli) R-4590/6232N ve RL- 325657/898-09 no.lu iki adet ana dosyadan ibaret olup bu hafta gelecek olan Amerikalı general James Jones ve heyeti ile Türk askeri heyeti arasindaki görüşmeler sonucunda imzalanacak olan mutabakatın esasını oluşturmaktadır (sayet iddia edildigi gibi dogru ise)...
Buradaki çok önemli ve Türkiye'nin kaderini belirleyen ana maddeler özetle şöyledir:
1 - ABD ve Türk tarafı, en geç 3 ay içinde resmen ilan edilecek olan "Federe Güney Kürtdevleti" (yani Kuzey Irak Kürdistanı) konusunda ortak uzlaşmaya varmışlardır. Bu devletin başkanlığı dönüşümlü olarak M. Barzani ve C. Talabani tarafından icra edilecektir.
Söz konusu devletin şu an için "tam bağımsızlık" elde etmesi düşünülmemektedir. Ancak ileride söz konusu olduğu takdirde -Türkiye tarafından herhangi bir itirazın yapılmaması- konusunda ABD ve Türk heyetleri anlasmış bulunmaktadır.
2 - Türk askerinin Irak' ın L-432B ve HN-034V olarak adlandırılan (adlandırma ABD tarafından yapılmış olup neresi olduğu tam belli değil, fakat Kuzey Irak olmadığı kesin, çünkü aşağıdaki maddelerden bu anlaşılmaktadır) bölgeye gönderileceği kesinleşmiş bulunmaktadır. Asker gönderilmesine Ekim ayının ortalarında başlanacak ve sevkiyat 1 ay kadar sürecektir. İlk gönderilecek miktar 12.000 ila 16.000 asker olup, ABD ve Türkiye tarafından belirlenecektir. Gönderilecek birliklere ait tüm masraflar, mühimmat vb. Türkiye tarafından sağlanacaktır. ABD sadece gerekli hallerde uydudan gözetleme desteği taahhüt etmektedir.
Asker gönderilmesi yönünde hükümetçe hazırlanacak olan tezkerenin reddedilmemesi için bazı milletvekilleri "ikna" edilecekler ve tezkere garantiye alınacaktır. (Acaba ne tür ikna yöntemleri kullanılacak? O belli değil...) Irak' ın 3 federatif bölgeye ayrılması, gerek ABD gerekse Türk askeri heyetleri tarafından onanmıştır.
Buna göre Türk askerinin de ABD tarafından istenilen bölgede göreve başlamasıyla ve Kürdistanın güney kanadının güvenlik altına alınmasıyla kısa sürede dengelerin oluşacağı düşünülmektedir.
Kürdistan sınırları içinde kalacak olan Musul, Kerkük gibi noktalardaki Türkmenlere Kürt vatandaşlığını kabul etmeleri veya Bağdat (yada güneyinde kalan diğer bölgeler) gibi şehirlere göç etmeleri konusunda iki temel seçenek sunulacaktır. Göç etme kararı alan Türkmenlerin giderlerinin, Türk tarafının ısrarı sonucunda ABD tarafından karşılanmasına karar verilmiştir. Göç eden Türkmenlerin güvenliği de yine konvoylara eşlik edecek olan Türk askerlerince sağlanabilecek olup, önerilen süreç 2 yılı kapsamaktadır.
ABD ve Türk yetkilileri gerekli hallerde Türk askerinin (ve donanımlarının) arttırılması konusunda mutabıktırlar. Fakat görev bölgesi ABD' nin onayladığı yerlerin dışına hiçbir şekilde çıkmayacaktır.
3 - Gidecek olan Türk birliklerinin komutanı Türk olacak, fakat bu komutan da doğrudan "koalisyon güçleri ortak komuta karargahı" ndan (yani ABD-Ingiliz) emir alacaktır.
Görev sırasında yaralanarak uzun süreli tedaviye ihtiyaç duyacak olan veya sakatlanma sonucu protez, vb. gibi araç-gereçlere ihtiyaç duyacak olan Türk askerlerinin tedavileri ve protezleri ağırlık olarak ABD tarafından temin edilecektir. Diğer yaralanma ve ölüm vb. giderleri Türk tarafına ait olacaktır.
4 - ABD ve Türk tarafları, bundan böyle Kuzey Irak' taki Kürt devletinin her türlü güvenliğini sağlama konusunda mutabık kalmışlardır. Buna göre Türk askeri birliklerinin esas görevlerinden biri Kürdistanın güneyden güvenliğini sağlamak olacaktır.
ABD tarafı, bunların karşılığında Türkiye'ye PKK-KADEK' in etkisizleştirilmesi sözünü vermektedir, ancak yine ABD tarafından Türkiye' nin makul bir süreçte (muhtemel süre 3-5 yıl olarak telaffuz ediliyor) federasyona geçmesi konusundaki "hassasiyeti" hatırlatılmış ve bundan böyle Türkiye Kürtlerinin federatif yapıya giden yollarının tamamen açılması konusunda yeni bir uyarı yapılmıştır.
Bu konuda ABD ve Türk heyetleri arasında tam mutabakat sağlanmış olup, "yerel yönetimler yasası" nın bir an önce hazırlıklarının tamamlanması ve meclise sevk edilmesi kararlaştırılmıştır.
Ayrıca önümüzdeki yerel seçimlerde doğu ve güneydoğu il ve ilçelerinde gösterilecek olan adayların Kürt ve olabildiğince HADEP, DEHAP ve PKK-KADEK kökenli olmaları konusunda her türlü hassasiyet gösterilecektir.
Bu arada ABD, Türkiye' den MED-TV nin daha iyi izlenebilmesi için gereken özenin gösterilmesi talebinde bulunmuş ve bu talep kabul edilmistir.
Bunların dışında aralarında Leyla Zana, Vb. nin de bulunduğu eski HADEP milletvekilleri ile bazı PKK-KADEK yöneticileri için uygun bir zamanda af çıkartılacak, siyasete bıraktıkları yerden devam edebilmeleri için gereken şeyler yapılacaktır.
5 - ABD ve Türk tarafları, gerekli görüldüğü hallerde Barzani ve Talabani kuvvetleriyle işbirliği yapmayı, Irak direniş güçlerine karşı ortak askeri harekat düzenlemeyi ve hatta kurulmakta olan Kürdistan ordusunun belirli unsurlarını silahlandirmayı ve eğitmeyi taahhüt etmektedirler.
Şu anda ABD, "Kürt ordusu" nun özellikle ağır silahlar ve bu tür silahlarla ilgili eksikliklerini ve eğitim noksanlığını hızla telafi etmeye çalışmaktadır.
Bu amaçla T676-034 no. lu gizli raporda belirtildiği üzere Kürdistan ordusunda helikopter birlikleri (UH-1, puma, sikorsky ve puma' lardan oluşacaktır), topçu taburları ve en az iki tank tugayı planlanmıştır.
Yine ABD tarafından Kürt kuvvetlerine "MLRS, stinger ve ATACMS" roketleri ve lançerleri verilecektir. Kürt unsurlarının bu silahlara yönelik eğitimine halihazırda başlanmış olup, gerekli hallerde Türk askeri danışmanları da görev yapacaklardır.
Bu arada ileride gündeme getirilmesi planlanan iki veya üç yeni tezkere ile sayıları 10.000 civarında olacak olan ABD kara birliklerinin Türkiye' ye, özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerine konuşlandırılması konusunda ortak görüş belirlenmiştir.
Bu amaçla 2 yeni ABD üssü ve uydu istasyonları, yine ABD' nin uygun göreceği yerlerde açılacak ve hizmete girecektir (tahmini süreç 2 yıl olarak belirlenmiş bulunmaktadır).
Tüm bu noktalara gerek sivil gerek asker, hiçbir Türk vatandaşı girme hakkına sahip olmayacak, sadece ABD yetkililerinin izin vereceği Türk subayları, verilecek izin kapsamı içinde girme hakkı elde edecektir.
6 - ABD, Türkiye' nin gerek asker göndermeyi kabul etmesi, gerekse Kuzey Irak Kürdistanı' nın kurulmasındaki engelleyici tutumundan vazgeçmiş olması nedeniyle Türkiye' ye uzun vadeli krediler açmayı ve hibe/kredili satış yoluyla yeni silahlar vermeyi taahhüt etmektedir. Bu silahlar arasında kobra helikopterleri, güdümlü tanksavar füzeleri ve bir miktar M-1 "abrams" tankı mevcuttur. Söz konusu tanklar iki yil içinde (miktari 100 adet civarında telaffuz ediliyor) halen Irak' ta görev yapmakta olan "iron horse" (neyin nesi ise?) birliklerinden verilecektir.
Bununla birlikte, ABD verilecek olan silahların hiç bir şekilde Türkiye Kürtleri' ne karşı kullanılmayacağı konusunda teminat almıştır.
Öte yandan açılacak olan kredinin bir kısmının bir "jest" olarak IMF şartına bağlanmayacağı konusunda mutabakat söz konusudur. Ayrıca Türk stajyer subaylarının "ABD' deki eğitim ve staj" kontenjanlarının arttırılacağı konusunda ABD tarafı söz vermiş bulunmaktadır. Buna ilaveten genç Türk subaylarının ABD üs ve limanlarına yapacakları gezilerin arttırılması konusunda ABD yeni kolaylıklar sağlayacaktır.
7 - Türk tarafı, kurulmakta olan "Güney Kürdistan" ile bundan böyle her türlü iyi ilişkiler içinde olacağını, dostluk ve ticari ilişkiler geliştireceğini taahhüt etmektedir.
Güney Kürdistan ile Türkiye' nin doğu ve güneydoğusunu oluşturan geniş bir bölge içinde özellikleri ABD tarafından belirlenecek olan bir "ortak ticari bölge" ve "serbest ticari" bölge anlayışı hakim kılınacak, bu bölgeye makul bir süreç içinde Ermenistan' ın da dahil edilmesi sağlanacaktır.
4 veya 5 yıllık bir geçis dönemi içinde söz konusu bölge, Türkiye' nin federatif düzene geçmesinde baz oluşturacak ve bu sürecin sonunda bölgeye özerklik verilecektir.
Türk tarafı nüfusunun %28.54 ünün Kürtlerce oluşturulduğunu artık kabul etmekte ve üniter yapının bu gerçegin önünü kapatmaya yetmediğini, gerçekçi ve küresel bir çözümün artık sadece federatif yapıda yer almakta oldugunu kabul etmektedir.
ABD tarafı, Türk makamlarının bu görüşü paylaşmakta olmalarından dolayı duyduğu hoşnutluğu kabul etmektedir ve tüm bunların ABD-Türkiye dostluğunu pekiştirecek temel ögeler olarak gördüğünü belirtmektedir.
8 - ABD tarafı ayrıca, Kıbrıs' ta çözüm için yegane yolun "Annan planı" olduğunu Türk tarafına bir kez daha bildirmiş olup, kati tutumun gerçekçi olmadığı ve Denktaş' ın sert politikasının yumuşatılması gerektiği konusunda Türk tarafı ile uzlaşmaya varılmıştır. Konular Yunan makamları ile yapılacak görüşmelerde yine ele alınacaktır.
Ayrıca Türk ordusunda asker mevcudu olarak % 28' lik (yaklaşık) bir indirime gidilecek, ayrıca tank, top ve gemi sayısında indirime gidilecektir. Türk ordusu, gelecekteki misyonunu, ABD' nin uygun gördüğü şekilde "bölgesel güç" olmayı terkederek, lokal bir savunma gücü konseptine indirgemeyi makul bulmakta ve geleceğin federasyon ordusuna geçişindeki aşamaları ABD askeri yetkilileri ile görüşmeyi benimsemektedir.
Ayrıca Türk tarafı, ileride oluşabilecek bölgesel krizlerde, ABD ile ortak hareket etmeyi ve silah mevcudundaki eksiği, yine ABD' nin uygun göreceği "takviyelerle" kapatmayı kabul emektedir.
* * *
Başka maddeler de var, fakat en önemlileri özetle bunlardan oluşmaktadır. Bu son derece gizli dokümanlara ulaşan ve ilk elde açığa çıkaranlar kimdir bilmiyorum, fakat onlardan alıp bizlere aktaranların (şahsen tanımamakla beraber) gayet üst düzeyde olduklarını ve resmi gizli belgelere ulaşabilen kişiler olduklarını tahmin ediyorum..
Bu arada gelen bir diğer gizli istihbarat bilgisine göre, birkaç gün önce Necef' te düzenlenen bombalı saldırıda şii lider Al Hakeim' in öldürülmesinde kullanılan bomba, ABD tarafından sağlanmış olup (250 Kg. SEMTEX ve 320 kg. TNT) bomba Barzani' ye bağlı pesmergelerce konuldu.
* * *
NOT: ( 22.8.2008 )
Yukarda açıklananlara belge mahiyetinde olan resimler için TIKLAYINIZ.
Genel Kurmay Başkanlığı adresinden alınmıştır.
PDF Formatında
İNDİRİP YAZDIRARAK DAĞITINIZ
kaynak: http://www.doguturkistan.net/modules...ticle&sid=5452
__________________
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?
06:24 | Etiketler: akp, fethullah gülen, tayyip erdoğan | 0 Comments
FETHULLAH İLLÜMİNATİ BAĞLANTISI
FETHULLAH İLLÜMİNATİ BAĞLANTISI
Ve İkiyüzlülüğün Belgesi…
Sizlere yorumsuz iki belge sunacağız. Belgelerimiz Nurcu-fethullahçı Zaman gazetesinden… Bu iki belgeyi okuduktan sonra gerçeklerin zamanla anlaşıldığına siz de hak vereceksiniz!..
İlk olarak, 20 Kasım 1992 tarihli Zaman gazetesindeki “ABD’de Yahudi Mafyası: ADL” başlıklı araştırma yazısından bazı bölümleri aktaralım:
“İngiliz farmasonluğunun yahudi kolu olan B’nai Brith’in etkisi altındaki ADL(Anti-Defamation League) 1913 yılında kurulmuştur.
ADL adeta, Amerikan mafyasının halkla ilişkiler bürosu gibidir. Kurdukları “Denizaşırı Yatırımcılar Servisi” adlı şirketle, milletlerarası silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, kirli parayı aklama gibi işleri yürütmektedir.
İşgal altındaki Filistin topraklarında ve Kudüs’ün Hıristiyan ve Müslüman bölgesinde geniş arazilerin kanunsuz alım-satımının ortaya çıkarıldığı emlak skandalı da yine işin içinde ADL’nin varlığını ortaya koyuyor.
ADL, Amerika içinde FBI kanallı muhtelif operasyonlarla ilişkisini sürdürdü… ADL’nin bilinen cinayetleri şunlardır: 15 Ağustos 1985’te Kafkasyalı Müslüman lider Tscherim Sobzocov, evinin önünde bombalı saldırı sonucu öldürüldü… Musevi iken Hakk din olan İslam’a dönüş yapan Prof. İsmail Raci Faruki ve eşi 1985’in Ramazanı’nda sabaha karşı evlerinde bıçaklanarak öldürüldüler… Gandhi ve Palme suikastlarının arkasında da ADL’yi görmekteyiz.
ADL, tam mesai ile çalışan gizli istihbarat memurlarının bir kısmını Amerikan
Hükümeti Adalet Bakanlığına bağlı Özel Soruşturmalar Ofisi’nde(OSI), bir kısmını da İsrail otoriteleriyle Tel Aviv’de çalıştırmaktadır.
İsrail devleti kurulduğundan beri ADL, İsrail gizli servisi MOSSAD ile hususi ilişkilerini daima sürdürmüş, İsrail mafyasıyla da yakın bağlantılar kurmuştur… ADL-Sharon grubu, ihtilaflı bölgelerde satın aldıkları evlerde militan yahudileri yetiştirdiler…”
New Jersey’de ADL* Başkanı Abraham Foxman İle
09.10.1997
Bu resim küçültülmüştür. Büyük halini görmek için burayı tıklayınız.
DÖNEKLİK!
Ve “zaman” su gibi akıp gidiyor. Tarihler 10 Mart 1998’i gösteriyor… Şimdi de o günün Zaman gazetesine bir göz atalım isterseniz:
“Diyalog Çabaları Devam Ediyor
“3 gündür Türkiye’de bulunan Yahudi Liderler Heyeti, Başbakan Yılmaz, Orgeneral Çevik Bir, TBMM başkanı Çetin ve Dışişleri bakanı Cem’den sonra Fethullah Gülen ile görüştü… 55 yahudi örgütünü temsilen Türkiye’de bulunan 59 kişilik Amerikan Yahudi örgütleri Başkanları Konferansı Heyeti(AYÖBK),
‘Fethullah Gülen’in Türkiye’deki ve yurtdışındaki çabalarını önümüzdeki yüzyılın barış asrı olması açısından önemsediklerini ve sözkonusu projeye büyük ilgi duyduklarını’ belirttiler…
Görüşmede; Gülen’in, ABD’nin en etkili yahudi lobisi olan ADL’nin teklifiyle hazırladığı hoşgörü ve diyalogla ilgili kitap da gündeme geldi. Gülen, ‘ingilizce olarak hazırlanan kitap üzerindeki çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu, bittiğinde insanların hizmetine sunacağını’ söyledi. Kitap, ADL tarafından basılarak dünyanın dört bir yanında dağıtılacak…”
İşte ADL, işte Fethullah, işte diyalog ve hoşgörü masalı ve işte “gerçekler”i yazan Zaman!..
Gerçekler nasıl da Zaman’la anlaşılırmış değil mi?!.
İSLAM DÜNYASI DİYE BİR ŞEY YOK!
Bu resim küçültülmüştür. Büyük halini görmek için burayı tıklayınız.
Bana göre İslam dünyası diye bir dünya yok. Müslümanların yaşadığı yerler var. Bazı yerlerde çok, bazı yerlerde az. O da kültür Müslümanlığı. İslam’ı kendi düşüncelerine göre yeniden inşa etmiş Müslümanlar var. Bununla radikalizmi, sert ifratkar Müslümanları kast etmiyorum. İnsanın, inandığı şeylere doğru inanması, doğru inandığı şeyleri de doğru uygulaması lazım. Müslümanlığa sahip çıkması lazım. İslam dünyası dediğimiz coğrafyada bu anlayışta, bu felsefede toplumların var olduğu söylenemez. Var olduğunu söylersek Müslümanlığa iftira etmiş oluruz. ‘Hiç Müslümanlık yok’ desek o zaman da insanlara iftira etmiş oluruz.
Müslümanların dünya muvazeesinde katkıda bulunacaklarına şu anda ihtimal vermiyorum. İslam dünyası, şimdilerde belli ölçüde bir aydınlanma olsa da çok cahil. Ferdi Müslümanlık var olduğu şahsen görmüyorum. Başkalarıyla münasebet içinde olabilecek ve aynı zamanda bir birlik teşkil edebilecek, müşterek problemlerini halledebilecek, kainatı yorumlayacak, kainatı çok iyi okuyacak, Kur’an’la kainatı mütalaa edebilecek, geleceği çok iyi okuyacak, gelecek adına projeler üretebilecek, istikbaldeki yerini belirleyebilecek Müslümanların adına kendi doğrularıyla Müslüman insanlar var. Kendileriyle mutabakata varılmış, icma ile test edilmiş, sağlam bir Kur’an telakkisine bağlanmış, defaatle test edilmiş bir İslami anlayışın var olduğu söylenemez.
--------------------
Fetullah Gülen-FBI görüşmesi
Fetullah Gülen’in Amerika’da görüştüğü kişiler arasında oldukça ilginç isimler var. Bunlar arasında FBI ve Dışişleri Bakanlığı’ndan görevliler de bulunuyor.
“FBI ve Dışişleri Bakanlığı görevlileri Fetullah Gülen’le ne görüşmüş olabilir” diye merak ediyorsunuzdur.
Merakınızı gidereyim.
Çünkü neler görüşüldüğünü Fetullah Bey’in açıkladığı bölüm kadar biliyoruz.
Nereden mi?
Nuriye Akman geçtiğimiz yılın Mart ayında ABD’de Fetullah Gülen’le bir görüşme yaptı. Zaman gazetesinde çıkan mülakatın konumuzla alakalı olan bölümünü aktarmak istiyorum sizlere.
Fetullah Gülen şöyle diyor:
“Tahkikat medeniyle biri FBI’dan, diğeri Dışişleri Bakanlığı’ndan iki genç insan geldi. Geldiklerinde ‘fikirlerinden de istifade edelim’ diye bir kaç soru sordular. Bana samimi olarak şunu sordular: ‘Siz Irak’ta Amerikalıların nasıl tasarrufta bulunmasını istersiniz? İşgalden sonra Irak’ta nasıl bir irade makul olur?’ Dedim ki: ‘İşgal olmuş, siz ne derseniz deyin, halk bu meseleye işgal diyor. Benim fikrimi soruyorsanız Irak’ta öyle bir demokrasi kurun ki, Türkiye’den ileri olsun. Türkiye’ye imrenmesinler, Müslümanlara öyle müsamahalı davranın ki Iran’a imrenmesinler” (Zaman, Nuriye Akman, 26.03.2004).
ABD’de yaşayan Fetullah Bey, FBI uzmanlarına ve Dışişleri’nde görevli diplomatlara işte böyle öğütler veriyor:
“Irak’a öyle bir demokrasi getirin ki…”
“Irak’ta Müslümanlara öyle müsamahalı davranın ki…”
Tabii bunlar kendi görüşleridir. Kendi dünyasına ait tavsiyeleridir. Destekleyeniniz olabilir, karşı çıkanınız olabilir.
Ama Irak’ta bir işgal var. Bir islam toprağı haçlı ordusu tarafından ele geçirilmiş. Yüzbinlerce masum sivil olmüş. Bebekler, kadınlar, yaşlılar, öldürülmüş. Camiler yıkılmış. Kutsal mekanlar tahrip edilmiş. Samarra’da genç kızların ırzına geçilmiş.
Bütün bunları meydana getiren bir ülkenin FBI uzmanları, Dışişleri görevlileri, Pentagon elemanları, şunlar bunlar, mesela sizin yanınıza gelip görüşünüzü sorsalar, siz ne söylerdiniz?
Mesela ben olsam şöyle söylerdim:
“ABD ordusu Irak’ta uluşlararası hukuka aykırı olarak insanlık dışı bir işgalde bulunmuştur. Yüzbinlerce masum insanı vahşice katletmiştir.
İşgalci güçlerin demokrasi anlayışı bana göre budur: Kan, gözyaşı, katliam.
Sizin Irak’a getireceğiniz en güzel gelişme Irak’ı terk etmektir.
Irak halkının sizin getireceğiniz demokrasiye ihtiyacı yoktur.
Irak halkının sizin vereceğiniz hoşgörüye de ihtiyacı da yoktur.
Bir müslümanın İslam’ı yaşamak için Hristiyanın ona tanıyacağı müsamahaya asla ihtiyacı olamaz.
Irak için yapabileceğiniz tek şey, bu ülkeden defolup gitmenizdir.”
Ben olsam böyle söylerdim. Kuşkusuz benim gibi düşünen milyonlarca insan var Türkiye’de.
Ama ne diyelim; Fetullah Gülen’e “Neden FBI uzmanlarına, Irak’tan defolun gidin” demedin, diye soracak durumumuz yok.
Aramızda dağlar var.
__________________
Zamanı Gelmişlerin Yası Tutulmaz...(Why So Serious ?)
kaynak: http://fetos.wordpress.com
---------------------------------------------
-CIA ajanları niye fethullah a kefil oluyor? fethullah ı nerden tanıyorlar ve aralarında nasıl bir ilişki varki kefil oluyorlar.
-Dini,vatanı,namusu ve onuru için savaşan HAMAS'a, Lübnan HİZBULLAH'ına, IRAK'lı direnişçilere, AFGAN mücahitlere düşman olan onlara terörist diyen Haçlı Katil ABD niye fethullahı övüyor, ona destek oluyor, ekonomik yardım yapıyor?
-Haçlı savaşı diye Irak'a saldıran demokrasi diye esaret ve zulüm götüren milyonlarca müslümanı katleden, bacılarımıza tecavüz eden bu şeytan ABD'ye niye tepki vermiyor,neden susuyor ve onun bu katliamlarını onaylıyor.
__________________
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?
06:22 | Etiketler: abd, fethullah gülen, illuminati, mason | 6 Comments
Mehmetçik, alay sancağı yerine AB bayrağı taşıyacak!
Mehmetçik, alay sancağı yerine AB bayrağı taşıyacak!
AKP Genel Başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi “kapatmama” kararından sonra yaptığı ilk konuşmada -üzerine basa basa- “AB yolunda yürüyeceğiz” dedi... Avrupalılar Amerikalılar da AKP kapatılmadı, AKP iktidarda kalacak diye çok sevindiler...
Sadece bu, yabancıların bu kadar sevinmeleri, AKP’nin asıl kimlerin hizmetinde olduğunu gösterir!
AKP, Avrupalılar için “asrın en büyük projesi” olabilir “kriterleri ve müktesebatı” arasında evrensel unsurlar da vardır. Türkiye de, kendi kararları ve hür iradesiyle, bunlardan yararlanabilir, yararlanmalıdır!
Ancak bu olayın gerçek, gerçekçi tarafları şu: Önce AB Türkiye’yi asla tam üye kabul etmeyecek! Avrupa’nın iç siyaset şartlarında, Türkiye’yi eşit şartlarla kararlarına ortak edemez... Bunu görmemek için kör veya fazla iyi niyetli olmak gerek. Ama bizi “uyum uyum” yorduktan sonra -sıtmaya- imtiyazlı uydu ortaklığa razı edecek!
Amentü
Ben, doğrusu bütün bu gerçeklere rağmen, hâlâ “AB’ye karşı değiliz, taraftarız” diyen bazı dostlarıma kızmaya başladım. Bu arkadaşlar herhalde, artık AB’ye karşı olmak, adeta “günah” haline geldiği için, bu amentüyü inanmadıkları halde, tekrara kendilerini mecbur hissediyorlar...
Zira AB’nin, şimdiye kadar yaptığı haksızlıkları, Türkiye’nin değerlerini nasıl, “uyum uyum” yok ettiklerini, Kıbrıs’taki entrikaları ve Güneydoğu’da bölücülere nasıl sahip çıktıklarını çok iyi bilirler...
Ama bunları benden iyi bilen ve kitabını ( “Çıkış Yolu” Remzi Kitabevi) yazan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen AB’nin organı “Kriter” dergisinde bunları belirttikten sonra “AB üyeliğine karşı değiliz” amentüsünü tekrar ediyor...
Acaba Öymen ve diğerleri, AB’nin Türkiye’yi, umdukları gibi “eşit şartlarla” üye kabul edeceğine gerçekten inanıyorlar mı?
Sorarım: CHP ve diğer iyi niyet sahipleri bu AB’ye mi taraftardırlar? Bunlardan, ülkemize hayır geleceğine gerçekten inanıyorlar mı?
İnanıyorlarsa, neden lafları dolandırmadan bunu söylemiyorlar? Kimden çekiniyorlar; CHP’nin “fazla milliyetçi” olmasından şikâyet eden liberallerden mi?
“Kopenhag Kriterlerinin” patent hakkı yok; Türkiye bunca yıl, birçok evrensel değerleri benimsediği, uyguladığı gibi bunları, çıkar ve değerlerine uyanları da, başımızda AB Komiserlerinin sopası olmadan uygulayabilir! Eğer geçmiş iktidarlar, bunu şimdiye kadar yapamamışlarsa bunun nedenlerini araştırmak gerek... AKP de kendi başına yapmak istemiyor da Türkiye’nin kalkınmasını, çıkarlarını yabancılara ihale ediyorsa bu da düpe düz ihanettir.
Kısacası Avrupa Birliği Türk “tehlikesine” karşı, post modern bir Haçlılar Ordusudur!
Bu “ordunun” başarı şansı, karşısındaki Türk Ordusunu, “hile ve desise” ile mağlup etmektir! Ve bu operasyon da çoktan başlamış, artan tempoyla, medyadaki Ergenekon iddiaları, Ordumun içine nifak, fesat sokmak entrikalarıyla devam etmekte...
Fakat asıl saldırı, Bakanlar Kurulu’nun sonrasında açıklama yapan Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in hazır olduğunu söylediği 3. Ulusal Program, AB’ye sunulacak. Kısacası TC Hükümeti AB’nin imtihan kapısında!
Taraf’ın sevinci
TARAF gazetesi, manşetten sevinçle ilan ediyor; “Askeri Vesayete Avrupa Freni” diye!
Pakette asker-sivil ilişkileri, yeniden düzenlenecek, Ordunun harcamalarını Sayıştay, YAŞ kararlarını sivil yargı denetleyecek, Jandarma tümüyle İçişleri Bakanlığı’na bağlanacak vb... Bu paketin ayrıntıları açıklandığında TSK’nın, nasıl iğdiş edilmek istendiğinin -komplonun- boyutlarını göreceğiz!
Anlaşılan AKP İktidarı, kapatmama kararından cesaret aldı ki bu kadar cesaretle davranabiliyor!
Ama bir fotoğraf, bin kelimeye bedel; TARAF gazetesi, haberi “süslemek” için bir Türk askerinin fotoğrafını koymuş ve fotomontajla eline Türk Alay Sancağı yerine AB’nin, mavi-sarı yıldızlı bayrağını vermiş!
“Olmaz” demeyin, olur ve hatta İstiklal Marşının yerine, Bethoven’in 9. Senfonisi çalınır, Okullarda AB’ye ant içilir!
Türk milleti bunu kabul eder mi? Türk Ordusu AB bayrağını Mehmetçiğin eline verir mi?
Göreceğiz!
kaynak: Altemur KILIÇ, 22/08/2008 (Yeniçağ)
__________________
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?
06:19 | Etiketler: abd, akp, ordu, tayyip erdoğan, TSK, yeniçağ gazetesi | 19 Comments
Meclisdeki HAİN İhsan Arslan’ın Gerçek yüzü
Meclisdeki HAİN İhsan Arslan’ın Gerçek yüzü
Arslan’ın, 1991 yılında Musa Anter, Ömer Vehbi Hatipoğlu, İsmail Beşikçi, Hüseyin Okçu, Azad Germiyani, Ali Bulaç gibi isimlerle Güneydoğu meselesi ile ilgili sorulara verdiği cevapların toplandığı ‘Kürd Soruşturması‘ isimli kitaptaki görüşlerinin temeli devlet düşmanlığına oturuyor.
Devletin, Güneydoğu politikasının yanlış olduğunu, devletin Kürtler’i ezdiği, baskı yaptığı gibi iddiaları ortaya atan AKP’li milletvekili, doğum yeri olan Batman’ın Sason İlçesi’ni ‘Kürdistan’ toprağı olarak niteliyor.
PKK’lı teröristlere ‘gerilla’ diyen Arslan, PKK’nın vahşetlerini ise ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı’ olarak değerlendiriyor. PKK eylemlerini “alkışlanacak bir başkaldırı” olarak niteleyen Arslan, Misaki Milli sınırlarının ise “hiç bir şey ifade etmediğini “ söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtleri 70 yıldır ezdiğini savunan AK Partili vekil, Türkiye’nin tamamında “Eyalet Sistemi” uygulanmasını istiyor.
İşte İhsan Arslan’ın gerçek zihniyeti;
- İster TC’nin zulmünden, devletin teröründen bahsedelim, ister PKK’nın Kurtuluş Mücadelesi’ne dönüşen eylemleri yahut sivillere yönelik katliamlardan bahsedelim, ister bu gelişmeler karşısında bölgede Müslümanlar’ın takınması gereken tavrın ne olması gerektiğinden, netice değişmiyor…
- İğneyi kendinize, sonra çuvaldızı karşınızdakine batırın. Bu inkarcı ve kanlı politikalar karşısında siz olsaydınız ne yapardınız? Son İslam devletini, hilafet makamını ve onun müesseselerini hangi sebeple olursa olsun ortadan kaldıran ve yegane politikası İslam’a düşmanlık ve onu yok etme esası üzerine kurulan bir zihniyet ve otoriteye karşı girişilen tüm isyan ve baş kaldırıları alkışlamak gerekir.
- Mücadelenin ilk günlerinde bir köye gece gizli gidebilen gerilla timleri, artık gündüzleri gitme imkanı bulmuştur…
- Zulme karşı verdiği mücadele sonunda halkın mazlumiyeti yanında ve onun yegane koruyucu ve destekçisi konumuna giren gerilla hareketi, bu imajı ile bölge halkının gözünde muteber bir kişiliğe sahip olmuştur.
- Başlangıçta silahlı mücadele ile şiddet uygulayan devlet arasında bocalayan halk, daha sonra ulusal kurtuluş mücadelesi verdiği kabul edilen PKK hareketi yanında yer almaya başladı.
- Çeşitli iç ve dış mahfillerin hesap ve senaryosu sonucu HEP Temsilcileri SHP bünyesinde parlamentoya girme fırsatı elde etti. Bu Kürd milletvekilleri de parlamentoyu ulusal mücadele için bir cephe yapmaktan geri kalmadılar.
- Devlet geçen 70 yıl boyunca Kürdler’e haksızlık yapıldığını açıkça itiraf ederek Kürdler’in sosyal ve siyasal yaşamda kendilerini ifade etmelerine imkan tanınmalıdır…
- Askeri önlemlerin çare olmayacağı düşüncesinden hareketle bölgedeki tüm ilave askeri birlikler geri çekilmeli, Özel tim ve koruculuk sistemi kaldırılmalıdır.
- Ve son olarak Özal ile aynı öneride bulunmanın sıkıntısını duymakla birlikte, kısa vadede alınması gerekli yegane önlemin (aynı zamanda yegane çözümün) Türkiye’nin tamamına uygulanacak yeni bir ‘EYALET SİSTEMİ’ olduğunu hatırlatmak isterim.
“Benim vatanım Kürdistan”AKP Diyarbakır Milletvekili M. İhsan Arslan’ın, Kürd Soruşturması isimli kitaptaki, hakaret içeren sözlerinden bazıları da şunlar:
- Kemalist, laik ve demokratik ilkeler, TC Anayasası’nın ilk ve temel ilkeleri, Türkiye’de yaşayan herkese zorla dayatılmaktadır. Yani Türkiye’de varolan herkes, bu ilkelere iman etmek ve yaşamının her safhasında ona uygun amel etmek zorundadır.
- Yapmaya çalıştığım izah çerçevesinde, doğduğum yer olması itibariyle Kürdistan vatanımdır. Halen yaşamakta olduğum yer itibariyle de Türkiye vatanım durumundadır. Ayrıca Ay ve Merih’te değil de dünya coğrafyasında yaşıyor olmam nedeniyle de dünya vatanımdır…
- Şuraya gelmek istiyorum. Müslümanların vatanı neresi ise orayı korumak, orayı kurtarmak ve vatan diye orasını isimlendirmek gerekir. Bu manada Türkiye coğrafyasının Misak-ı Milli ile çizilen sınırları hiçbir anlam ifade etmemektedir…
Bu düşüncelere sahip bir Akp milletvelilinin hükümetin Güneydoğu Anadolu’da izlediği politikalarda Tayyip Erdoğan’a danışmanlık görevinde bulunması Akp’nin ülkenin bölünmez bütünlüğü üzerinde nasıl bir tehlike unsuru oluşturduğunu ispatlamıyor mu…? Ülkenin bölünmez bütünlüğü en son hangi hükümet sırasında bu kadar tartışılır konuma geldi…Tayyip Erdoğan’ın akıl hocalarının zihniyetlerini okuyunca geldiğimiz durumun vehametine şaşmamak gerek ..
kaynak: günay aksu
__________________
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?
06:17 | Etiketler: akp, vatan hainleri | 3 Comments
Said-i Nursi''den Gülen''e; Diyaloğun sonu Hıristiyanlık!
Said-i Nursi''den Gülen''e; Diyaloğun sonu Hıristiyanlık!
Engin Ardıç, meseleyi "Meleklerin cinsiyetini tartışmak" zannetse de son zamanlarda Türkiye''de olup bitenler, sadece Türklerin değil, bütün insanlığın geleceği ile ilgilidir. Çünkü bu tartışmalar, bilimsel zihniyetin nasıl inşa edilebileceği ile ilgilidir.
Türkler gibi tarih yapan bir milletin dini anlayışında operasyon yapılıyor, hatta Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk''ün belirttiği gibi, "Anadolu topraklarında 1000 yıldan fazla yaşanan İslam, ''Ilımlı İslam'' haline getirilmek isteniyor, namaz Hıristiyanlaştırılıyor, cami kiliseleştiriliyor. Bunu, küresel güçlerle Hıristiyan güçler planlıyor."
Öztürk, 1500 yıldır ilk defa, karma namazın Türkiye''de görüldüğünü belirterek, ''''Bunun, dini öğeleri kullanarak iktidar olmuş bir parti döneminde yapılması ve parti danışmalarından birisinin eşinin de burada yer alması önemlidir'''' diyor.
***
Ertuğrul Özkök ise yazısında bu defa önemli bir tespit yapmış. Fakat bu tespiti olumlu bir gelişmeymiş gibi sunuyor.
"İslami Kalvinizmi, yani Protestanlarınkine benzer İslami zihniyet reformunu hazırlayan ana damarlar nedir?" diye sorduktan sonra Avrupa İstikrar Girişimi''nin raporunda yer verilen Hakan Yavuz''un görüşlerinden alıntı yapıyor.
Yavuz, ilk ana damarın, Anadolu''daki "Sufilik" akımı olduğunu belirtiyor. Yavuz, Türkiye''de yani cumhuriyet döneminde ise İslami reformu, Said-i Nursi''nin başlattığını belirtiyor.
Özkök, "Türkiye''deki ''İslami Kalvinistlerin'' sayısı kaçtır?" diye sorduktan sonra "Eğer bunu Türkiye''deki Nurcuların sayısıyla ölçeceksek, raporun verdiği rakam şu: Nur hareketinin Türkiye''de tahmin edilen taraftarının sayısı 5-6 milyon" cevabını veriyor.
Özkök, kendisi soruyor:
"Türk ekonomisinin yeni motor zihniyetini oluşturan bu ''Kalvinist Müslüman'' veya ''Protestan Müslüman'' hareketinin fikri lideri kimdir?"
Yine kendisi cevap veriyor:
"Bana göre ''Kalvinist Müslüman'' hareketin lideri Fethullah Gülen''dir."
Çok doğru! İşte biz de bunu diyorduk.
Hakan Yavuz''un sufilik ve Saidi Nursi ile ilgili tespitleri de doğrudur!
***
Özkök, "Rahmetli Prof. Sabri Ülgener''in kitaplarını yeniden ve daha dikkatle okuma zamanı geldi" diyor ya, Ülgener, "İktisadi Çözülmenin Ahlak ve Zihniyet Dünyası kitabında, tasavvuf ve mistizmin Osmanlı''yı nasıl çökerttiğini ortaya koyuyor. Yani Fethullah Gülen düşüncesinin Türkiye''yi çökerteceğinin dayanaklarını Ülgener''de bulabilirsiniz.
"Türk Weberi" denilen Ülgener bir iktisat profesörüydü, babası ise bir tasavvufçuydu. Ancak ona göre, Türk kozmolojisinin ürünü olan "Alp" karakteri "eren"leşince, "İnsan-ı Kamil olmak" dünyadan el etek çekip Tanrılaşmak gibi uygulanınca Osmanlı orada çökmüştü.
***
Yümni Sezen''in "Dinlerarası Diyalog İhaneti" kitabında anlattığı gibi, Saidi Nursi,1950''de Roma''ya, Papa 12.Pius''a Risale-i Nur Külliyatı''nı gönderdi. Saidi Nursi, Nur talebelerinin askere katılmak yerine Kur''an çalışarak zamanlarını değerlendirmelerini istiyordu. (Yakında ''insani redçiyiz'' diye ortaya çıkarlarsa şaşırmayın) Ve Nursi''ye göre, çağın mütecaviz dinsizliğine karşı Hıristiyanlarla ittifak sağlanabilirdi! Şöyle diyordu: "İman ehli, değil Müslüman kardeşleriyle, Hıristiyanların dindar ruhanileriyle de ittifak etmek, ihtilafları nazara almamak, niza etmemek gerekir."
Tıpkı bugünkü gibi değil mi?
Ona göre, Müslümanlık-Hıristiyanlık ittifakını bozmaya çalışan komünistlere karşı üç zümre, Nurcular, Hıristiyan Ruhaniler ve Misyonerler uyanık olmalıdır. (Emirdağ Lahikası, 1, 1712)
OPUS DEI cemaatinin kullandığı "hoşgörü" ve "diyalog" sloganları ile ortaya çıkan Fethullah Gülen''in, üstadının izinden gittiği çok açıktır.
Thomas Michel diyor ki, "Papa John Paul ve S. Nursi''nin fikirlerini mukayese ettiğim zaman şok edici benzerlikler görüyorum."
Fethullah Gülen de biliyorsunuz Papa''ya "Dinlerarası diyalog misyonunun takipçisi olduğunu "Rabbin aciz kulu" imzalı bir mektubu Papa''ya bizzat vererek ilan etmiştir!
***
Ertuğrul Özkök, Sabri Ülgener''i okusun tabii ama, önce Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi hocalarından Doç. Dr. Sönmez Kutlu''nun "İmam Matüridi ve Maturidilik" kitabını okusun. Görecektir ki, Kayseri''de "İslami Protestanlık" gibi gösterilen iktisadi gelişmenin ana kaynağı, Türklerin genlerinde bulunan Maturidi felsefesedir.
Zaten, Protestanlık veya Kalvinizm, Maturidi''de billurlaşan, ama binyıllar öncesinden var olan Türk kozmolojisinin kötü bir taklididir.
Bizim yapacağımız iş, Maturidi''nin İslam anlayışını öğrenmek ve o kanaldan Türk kozmolojisini, yani kendimizi tanımaktır. Biz kendimizi tanımadığımız için, Türk kozmolojisinin taklidi olan ama esasen Zerdüşt ve Hermes''e dayanan ve ahlakı hiçe saydığı için emperyalistleşen Protestanlıktan, Kalvinistlikten medet umanlar, zavallı kitleleri peşinden sürükleyebiliyor!
Bizim aydınlarımız artık bu gerçeği görmek zorundadır.
yazar: Arslan Bulut
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?
06:14 | Etiketler: diyalog, fethullah gülen, saidi nursi, vatan hainleri | 2 Comments
BÜYÜK OYUN
Irak’ı işgal için Saddam’ı kullanan, Afganistan’a Ladin’le
çöreklenen ABD, Karadeniz kilidini ise Saakaşvili’yle açtı
Kuşatma harekatı
İŞgal ettiği Irak’ı bölüp, kukla Kürdistan devleti kurarak Türkiye’yi güneyden çeviren ABD, 1 Mart’ta tezkerenin reddiyle başaramadığı Karadeniz kuşatmasını, yine kendisinin paralı devrimle işbaşına getirdiği kukla Gürcü lider Saakaşvili sayesinde gerçekleştirdi.
Bir taşla iki kuş vurdu
SaakaŞvİlİ’yi de tıpkı kendisine “işgal” zemini yaratan Saddam ve Ladin gibi kullanarak Osetya’ya saldırtıp Rusya’yı savaşın içine çeken ABD, bu sayede hem Polonya ile füze savunma sistemi anlaşması yaptı hem de Karadeniz’e savaş gemilerini soktu.
Büyük oyun devrede!
Irak’a müdahale etmek için Saddam Hüseyin’i Kuveyt’e saldırtan ABD, Afganistan’ı işgal etmek için ise elleriyle beslediği El Kaide lideri Usame Bin Ladin’e ikiz kuleleri vurdurttu.
Aynı taktik Karadeniz’e açılma projesi içinde kullanıldı. Reddedilen 1 Mart tezkeresi ve uyuşturucu ile mücadele bahanesiyle Karadeniz’e açılma hayalleri suya düşen ABD, bu kez Saakaşvili’ye sarıldı.
Soros devrimiyle iktidara getirilen Gürcü lider, Osetya’nın üzerine gönderilip Rusya savaşa çekildi. Hedefine ulaşan ABD ve NATO, insani yardım kılıfıyla gemilerini Karadeniz’e gönderdi.
Haber: Mustafa DURAN
Kafkaya’da yaşanan gerilimin ardından müthiş bir tezgah çıktı. Gürcistan ve Rusya arasındaki savaş, ABD’nin temellerini 1957 yılında attığı Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) bir adım daha öteye taşıdı. 1957 yılında hazırlanan “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi”, SSCB’nin dağılmasıyla birlikte “Büyük Ortadoğu Projesi” olarak devreye sokuldu. İlk etapta, “Orta Doğu ve Kuzey Afrika” yı kapsayan projenin adı yeniden “Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Girişimi” haline dönüştürülerek, Kafkaslar ve Orta Asya da hedef haline getirildi.
Saddam’ı kullandı astırdı
BOP’un ilk adımı olarak, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin desteklendi ve Kuvety’e saldırtıldı. Ülkeyi ve bölgeyi istikrarsızlaştıran ABD, zemini hazırladıktan sonra bölgeye müdahale etti. 1. ve 2. Körfez savaşlarının ardından Irak, BOP’da öngörüldüğü gibi fiilen 3 parçaya bölündü, ABD ise Orta Doğu’ya bir daha çıkmamak üzere yerleşti. Washington kullandığı Saddam Hüseyin’i de bir bayram sabahı apar topar idam ettirdi.
Ladin hâlâ bulunamadı
Planın ikinci ayağı olan Afganistan’da da benzer oyunlar sergilendi. Haber alma servisi CIA tarafından kurulduğu, korunduğu ve kollandığı iddia edilen El Kaide örgütü, 11 Eylül 2001’de ABD’de uçaklı saldırılar düzenledi. Çok sayıda insanın ölümüyle sonuçlanan olayın ardından, örgütün Afganistan’da konuşlandığı öne sürülerek Kabil işgal edildi. Yüz binlerce insanın hayatına malolan saldırının ardından yıllar geçmesine rağmen, ne hikmetse örgüt lideri Usame Bin Ladin’e bir türlü ulaşılamadı. Harabeye dönen ülke hala işgal altında.
Karadeniz için ilk atak
Proje kapsamında Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan’da Yahudi spekülatör Soros’un paralarıyla “renkli devrimler” yapıp yandaşlarını iktidara getiren ABD, Karadeniz’de askeri varlık göstere bilmek için de çeşitli girişimlerde bulundu. Irak’ı işgal etmeden önce Türkiye’den üs isteyen ABD’nin konuşlanmak istediği limanlar arasında Trabzon ve Samsun limanları da vardı. Ancak ABD’nin talepleri doğrultusunda hazırlanan “Irak Tezkeresi” nin 1 Mart 2003’te reddedilmesiyle birlikte Beyaz Saray’ın Karadeniz’e açılma umutları suya düştü.
Uyuşturucu bahanesi
Tezkerede umduğunu bulamayan ABD, daha sonra NATO’yu devreye sokarak, terör, uyuşturucu ve kaçakçılıkla mücadele bahanesiyle Karadeniz’e donanma göndermeye kalkıştı. Kendi ürettiği terörü bahane eden ABD, “Akdeniz” de NATO bünyesinde faaliyet gösteren Aktif Çaba Deniz Gücü’nün görev alanının Karadeniz’i de kapsayacak şekilde genişletilmesini gündeme getirdi. İlk olarak ABD Dışişleri Bakanlığı-Avrupa ve Avrasya sorumlusu Kurt Volke tarafından gündeme getirilen teklif, başta Rusya olmak üzere Karadeniz’e kıyısı olan bazı ülkeler tarafından reddedildi.
Sorosçular destekledi
Rusya karşı çıktı
Ankara ve Moskova, bu mücadelenin Karadeniz ülkelerinin üyesi bulunduğu, “Karadeniz Gücü -Blackseafor” adlı teşkilatça yapılabileceğini ve ayrıca bir NATO girişimine gerek olmadığını dile getirerek tepki gösterdi. NATO’nun yeni üyeleri Bulgaristan ve Romanya ile Soros parasıyla iktidar koltuğuna oturan Gürcistan ve Ukrayna yönetimi, ise ABD’nin talebine sıcak baktı. Ancak, Türkiye ve Rusya’nın içinde olmadığı bir Karadeniz projesinin ölü doğacağı göz önüne alınarak planlar rafa kaldırıldı. Boşa giden ikinci hamlenin ardından ABD’nin gerçek niyetini ortaya koyan açıklamalar gelmişti. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, tam da 10.Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer’in Rusya ziyaretine denk gelen bir zamanda açıklama yaparak, ülkesinin Karadeniz’de daimi donanma varlığı oluşturmak ve müttefiklerimizle çalışmak istediğini açıklamıştı.
Saakaşvili devrede
Karadeniz’e açılmak için 2 girişimi de boşa çıkan ABD, çareyi bilindik taktiklere başvurmakta buldu. Soros devrimiyle iktidara getirdiği Mihail Saakaşvili yönetimini Güney Osetya’ya karşı sürekli kışkırtarak Rusya’yı rahatsız eden ABD, bölgede tansiyonu kontrollü olarak yükseltti. Gürcistan ise ABD’nin telkinleri doğrultusunda, 7 Ağustos akşamı tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya’yı işal etti, Rusya da karşılık vererek Gürcistan’ı harabeye çevirdi. Washington işte bu tezgahın ardından Karadeniz konusundaki amaçlarına ulaştı. Rusya’yı savaşa çekerek Gürcistan’ı yerle bir ettiren Beyaz Saray, insanı yardım bahanesiyle, Karadeniz’e 2 askeri kargo gemisi, 2 donanma gemisi ve bir sahil güvenlik gönderme kararı aldı. ABD aynı zamanda bunu bahane ederek Polonya’yla füze kalkanı anlaşmasını imzaladı.
Savaş gemileri Boğaz’dan geçti
Türkiye ile ABD arasında yaşanan Möntrö krizinin çözümlenmesinin ardından Karadeniz’de sular yeniden ısındı. Dün, ABD, Almanya ve İspanya savaş gemileri sahil güvenlik botları da eşliğinden boğazlardan geçti. Polonya’nın da Boğazlar’dan geçiş için bildirimde bulunduğu ifade edildi. Bugün ise ABD’ye ait tonajı düşük iki donanma gemisinin ve bir sahil güvenlik gemisinin Boğazlar’dan geçeceği vurgulandı.ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Robert Wood da Türkiye’nin, Gürcistan’a insani yardım malzemeleri taşıyan 2 Amerikan donanma gemisi ve bir sahil güvenlik gemisinin Karadeniz’e geçişine onay verdiğini doğruladı. Öte yandan gemilerin boğuzdan geçişi sırasında kendilerini “Yurtsever Cephesi” olarak adlandıran bir grup ABD’yi protesto etti.
Yakında Trabzon limanını isterler
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel, ABD savaş gemilerinin boğazlardan geçilmemesi gerektiğini söyledi. İstanbul’da bir basın açıklaması yapan Önsel, ABD’nin, Kafkasya gerilimiyle Rusya’yı test ettiğini öne süren Önsel şöyle devam etti: “ ABD’nin Rusya’yı kuşatma projesinde Boğazlar ve Karadeniz tayin edici önemdedir. Bir yolunu bulup Montrö delinmelidir. Gemilerin tonajı düşürülür, ve yanlarına ABD’nin savaş gemileri katılarak Karadeniz’e çıkılır. İşte ABD’nin yaptığı da budur. ABD Montrö’ye uyacağım diyerek Montrö’yü delmektedir. Montrö’nün özünü iğdiş ederek, şeklen uyuyor görünerek Kafkasya’ya yapacağı yığınağın engellerini aşıyor. Sonuç olarak ABD Kafkasya’daki hakimiyet mücadelesine Tayyip’ler aracılığıyla Türkiye’yi de sürüklüyor. İnsani yardım mavallarıyla kimseyi kandıramazsınız. Montrö’nün bu delinişi büyük gelişmelere gebedir. Rusya bu durumu savaş nedeni olarak ilan etmiştir.” “Yakında Trabzon limanında ABD gemilerinin mevzilenmesi gündeme gelecektir.” diyen Önsel ABD’nin Orta Asya’nın derinliklerine girme stratejisi güttüğünü dile getirdi.
ABD’den peşmergeye: Arkanızdayız!
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Irak Büyükelçisi Ryan Crocker, ülkesinin Kürtler’e sırtını dönmeyeceğini öne sürdü. Peşmerge reisi Barzani’nin ’Kurdistan TV’sine konuşan küstah Büyükelçi, ’Irak’ın özgürleştirilmesi’süreci başlamadan önce ABD’nin, ’Kürdistan’olarak nitelendirdiği Kuzey Irak’taki Kürtler’i desteklediğini söyledi. ABD Büyükelçisi, “Amerika geçmişte olduğu gibi gelecekte de, Kürdistan’a yönelik desteğini sürdürecek ve hiçbir şekilde de desteğini kesmeyecektir” dedi. Büyükelçi, ABD’nin Kuzey Irak’a yönelik desteğini kestiği yönündeki haberleri de yalanladı.
Erbil’e yabancı çıkarması
Öte yandan Erbil’de düzenlenen ’Kuzey Vilayetleri Ekonomi Konferansı’başladı. Bölgesel Kürt yönetiminin Başbakanı Neçirvan Barzani başkanlığındaki konferansa, ABD’nin Bağdat Büyükelçisi ve çok sayıda üst düzey yetkili de katıldı. Başbakan Neçirvan Barzani, Kürt Bölgesi ile Bağdat arasındaki ilişkilerin tarihi gelişimini ve günümüzdeki boyutlarını anlatırken Irak’taki Kürt, Arap, Türkmen ve diğer oluşumların geçmişte acılara uğradığını ancak, şimdi iyi bir gelecek için fırsat doğduğunu, birlikte iyi bir gelecek inşa edileceğini söyledi.
04:10 | Etiketler: yeniçağ gazetesi | 0 Comments