Merhaba

Video içeriğine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. http://tr.sevenload.com/uyeler/vozyaman/videolar Fotoğraf içeriğine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. http://tr.sevenload.com/uyeler/vozyaman/resimler

ERGENEKON BİLGİLENDİRME DOSYASI

1 Ekim 2008 Çarşamba

ERGENEKON BİLGİLENDİRME DOSYASI

mutlaka okuyun ve paylaşın

http://www.mediafire.com/download.php?ox3ydjxuxum

Türk Ordusunun Kök Hücresi Teğmen’i Harcarsan-Behiç Gürcihan


Türk Ordusunun Kök Hücresi Teğmen’i Harcarsan-Behiç Gürcihan


2004 yılında; cuntacılığını tespit ettiklerini huzura çağırıp, artık günlüklere dökülmüş faaliyetleri hakkında içi boş uyarılar yapmak yerine, askeri yargıyı devreye sokar, mensubunu o gün yargılarsın. O gün yargılamadıklarının bugün kimlerin önüne malzeme olacağını ve bunun Türk Ordusu’nun aleyhine nasıl kullanılacağını bilirsin.



Hukukçuysan bilirsin, askersen haydi haydi bilirsin.




Derdin, Türk Ordusu’nun alenen aşağılanmasının önüne geçmekse zamanında ve yerinde hareket edersin. Mensuplarını da Ergenekon operasyonuna yem etmezsin.


Dünyanın en zor, en tehlikeli trapezinde yürür. Hem asker, hem hukuk adamıdır. Belli sınırlar çerçevesinde astın üste tabi olduğu bir meslekte sadece yasalara, aklına ve vicdanına tabi olması gereken bir alanda icra eder faaliyetlerini. O ince çizgide varolmak şeref meselesidir ve hatta yükselmek dünyanın en zor zanaatıdır; en eskisi olmasa bile.



Genelkurmay Adlî Müşavirliği
o yüzden devletimizin en sıcak odalarından biridir. Bu odanın icraatlarını takip etmek, bağırsakları düğüm düğüm olmuş devletimizin çektiği sancıları teşhis etmek adına çok önemlidir.




Şahit olduklarınız, bu odada yaşananların TSK’ya yansımasıdır.



Sözkonusu 3-5 bin kişinin okuduğu bir internet sitesine “alenen aşağılamak” suçlamasıyla dava açmak olduğunda iş kolaydır.



“Türkiye’nin en iyi ihraç malı ordusudur” diyerek Mehmetçik’in kanını ve terini metalaştıran küresel tefeci ve kara para aklayıcısı Soros’a dava açmak ise güven, özveri ve tecrübe ister.



Herkesin gittikçe daralan bir piramidin tepesine tırmanmaya çalıştığı hiyerarşik, disiplinli ve kapalı camialarda “cunta faaliyetleri” çok geçmeden tespit edilir.




Cuntaya karşı harekete geçmek,ASKER ile HUKUKUN en rahat dansedebildiği alandır. Askeri hukukta da, askerlik mesleğinde de cuntacılık en ağır askeri disiplin suçudur. Sivil yargıdan önce askeri yargıyı ilgilendirir.



Adı milyon avroluk yolsuzluk skandalına karışmış adamını bile adalete teslim etmeyen bir partinin oyununa alet etmeden; Türk Ordusu’nun Paşa’sını kelepçeleyerek elaleme afişe etmeden de hem hukukun hem askerliğinin gereğini yerine getirebilirsin.



Çok basit.



2004 yılında; cuntacılığını tespit ettiklerini huzura çağırıp, artık günlüklere dökülmüş faaliyetleri hakkında içi boş uyarılar yapmak yerine, askeri yargıyı devreye sokar, mensubunu o gün yargılarsın. O gün yargılamadıklarının bugün kimlerin önüne malzeme olacağını ve bunun Türk Ordusu’nun aleyhine nasıl kullanılacağını bilirsin.




Hukukçuysan bilirsin, askersen haydi haydi bilirsin.



Derdin, Türk Ordusu’nun alenen aşağılanmasının önüne geçmekse zamanında ve yerinde hareket edersin. Mensuplarını da Ergenekon operasyonuna yem etmezsin.



İstediğin zaman bunu yapabileceğinin örnekleri çoktur.



Senin nutuğunu çektiğin “Atatürkçü Düşünce Sistematiğini” içselleştirdikleri için, ülke adına samimi kaygılarla yanlış yapan teğmenlerinin medyaya malzeme edildiği günlerde Diyarbakır’da sonuçlanan dava bunun kanıtıdır.



Diyarbakır’da yine aynı şekilde sivillerle beraber ihalelere fesat karıştıran albay ve yarbayını nasıl askeri mahkemede yargılayıp medyaya malzeme etmiyorsan; teğmenlerini de askeri bir suçla yargılayıp medyaya malzeme etmekten kurtarabilirsin.



Kaleme aldığı hukuk abidesi iddianamede ağzınıza pelesenk, duvarınıza tablo yaptığınız Atatürk’ü ve düşünce sistematiğini açıkça “terörizm” ve “terörle” benzeştirmeye çalışan savcının önüne o teğmenleri çıkarmazsın.



Askersen yapmazsın, hukukçuysan hiç yapmazsın.



Teğmenlerin yanına verdiğin askeri inzibat, altlarına verdiğin askeri araçla “her şey kontrol altında” imajı verdiğini zannedip, bizi de keriz yerine koymazsın.


İşin ilginci…


Çürük raporu çürük çıkan YARSAV Başkanı Eminağaoğlu’nun çürük raporunu sağlama almak için saatlerce toplantı yapıp, “sağlam” çürük raporu alması için GATA’nın kapılarında generallerin karşılamasını sağlarsın ama 5 teğmeninin çürük medyaya yem olmaması için aynı çabayı göstermezsin.



Anlaşılıyor ki sen, Türk ordusunun namusunu yolsuz yarbaylar ve çürük raporlu bürokratlar söz konusu olunca hatırlar, “ülke elden gidiyor” kaygısı gençliğine kurban giden çakı gibi teğmenlerin söz konusu olunca unutursun.



Ondan sonra da Fethullah Gülen’in baş sempatizanı John Espozito’lu demeçler verip; karşında mum gibi eriyen, “Şamil Bey, sizi iknâ edebildim mi?” cümlesinin üzerine köşe yazan vakanüvistlere o çok manidar talimatı verirsin:


Bana Paşa demeyin”


Allah aşkına biraz izan…

“Bu ülke bağımsızlığını kaybedecekse bunun vebali subaylara ait olacaktır” (1920, Afyon Kolordu Karargâhı)

diyen Mustafa Kemal’in Paşa olduğu bu memlekette, size kim “Paşa” der ki artık? Teğmenin teröristle çatıştığı dağdan iner inmez “terörist” yaftasıyla gözaltına alındığı bir memlekette; paşalardan vaz geçtik biz, Türk Ordusu’nun kök hücresi Teğmen’in derdindeyiz. (Bkz. İyi ki Şehit Düştün Teğmenim” yazısı)

Kaynak: Behiç Gürcihan-Açık İstihbarat

http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=7855

HABERİNİZ VARMI? FETHULLAHIN FETVASI UYGULANMIŞ

22 Ağustos 2008 Cuma

HABERİNİZ VARMI? FETHULLAHIN FETVASI UYGULANMIŞ


FETULLAH'IN FETVASI UYGULANDI


Hz. Muhammed'i Kelime-i Şahadet'ten çıkardılar!

Avrupa'daki Milli Görüş teşkilatı, 2007 takviminde Kelime-i Şahadetten Hz. Muhammedi çıkardı. Takvimde, sadece "Eşhedü en lâ ilahe illallah" sözüne yer verildi.

ABD'nin emrine giren Gülen, fetva vererek "Muhammed Allah'ın resulüdür" denilmemesini söylemişti. "Dinlerarası Diyalog" göreviyle verilen fetva, sonunda Milli Görüş'ün takviminde de boy gösterdi.

RUHSAR ŞENOGLU/SERDAR BOLAT



işte o takvim


http://img171.imageshack.us/img171/8163/igmigtakvimlargejb4.jpg

İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı (IGMG), 2007 takviminde Hz. Muhammed'i Kelime-i Şahadet'ten sildi! Avrupa çapında dağıtımı yapılan takvimde, hat yazısıyla "Eşhedü en la ilahe illallah" sözüne yer verildi. IGMG Tanıtma Başkanı İlhan Bilgü, toplam 100 bin takvim bastıklarını, bunların 12-15 bininin bu hatla yayınlandığını söyledi.

"Eşhedü en lâ ilahe illallah" sözünün anlamı; tanıklık ederim ki, Allah'tan başka tanrı yoktur. "Söz" diyoruz, çünkü "Kelime-i Şahadet" desek, değil. Kelime-i Şahadet; Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhamme-den abdühû ve resulühu. İslam'ın birinci şartını yerine getirmek için söylenen kelam. Anlamı; tanıklık ederim ki Allah'tan başka tanrı yoktur ve yine tanıklık ederim ki Muhammed onun kulu ve elçisidir.

Kelime-i Şahadet'ten Hz. Mu-hammed'in çıkarılması, İslami çevrede Fetullah Gülen tarafından başlatılan güncel bir tartışma konusu.

Ne Demişti CIA'nın Kefil olduğu Fethullah

FETULLAH GÜLEN: 'MUHAMMED ALLAH'IN RESULÜDÜR' DEMEYİN

Fetullah Gülen "Fasıldan Fasıla" adlı kitabında şöyle diyordu: "Herkes Kelime-i Tevhid'i esas alarak çevresine bakışı yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir.

Hatta Kelime-i Tevhid'in ikinci bölümünü; 'Muhammed Allah'ın resulüdür' kısmını söylemeksizin, sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır".

Görüldüğü gibi, ABD'nin emrine giren Fetullah Gülen, Müslümanlara açıkça Muhammed'i

anmamalarını tavsiye ediyor.
__________________
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?

BU FOTOĞRALAR NE ANLATIYOR -FETHULLAH GÜLEN'in ALBÜMÜ-


BU FOTOĞRALAR NE ANLATIYOR

-FETHULLAH GÜLEN'in ALBÜMÜ-

ALBÜM - 1

New Jersey’de ADL* Başkanı Abraham Foxman İle

09.10.1997









* ADL: Anti-Defamation League

B’nai B’rith’in bir koludur.

Yahudiliğe veya Siyonizme kenarından bile dokunanlara hemen Anti-Semitik damgası vurarak onları büyük bir insanlık suçu işlemiş durumuna düşürerek mahvetmeye çalışan ve her zaman bunu başarmış olan son derece saldırgan bir kuruluştur.

Bu kuruluş aynı zamanda Fethullah Gülen’in bazı kitaplarını bedava basıp dünyanın dört bir tarafına dağıtmaktadır.




ALBÜM-2



Papa Görüşmesi Sırasında Vatikan’da Gezerken

09.02.1998















Papa II. John Paul İle Hediyeleşirken



09.02.1998





Papa II. John Paul İle Görüşme Öncesi Reha Erus İle

09.02.1998




ALBÜM-3

Dünya Kiliseler Birliği CMEP Üyelerini Kabulünde
19.02.1998









Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nda İsrail Hahambaşısı Bahshi Doron İle

25.02.1998



Kültürlerarası Diyalog Sempozyumunda Süryani Lideri Yusuf Çetin İle

07.03.1998



Kültürlerarası Diyalog Sempozyumunda


07.03.1998





ALBÜM-4



Yahudi Liderler Heyeti İle

08.03.1998
















Ortaköy Mecidiye Camii’nde Sezer Tansuğ’un Cenaze Namazında

19.03.1998




ALBÜM-5

Vatikan Ankara Büyükelçisi Pier Luigi Gelata ve George Marovitch’in Fethullah Gülen’i Ziyareti

14.04.1997














Vatikan İstanbul Temsilcisi Georges Marovitch’in Fethullah Gülen’i Ziyareti

19.11.1997



ABD’de Kardinal John O’connor İle

12.07.1997




__________________
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?

GÜLEN CEMAATİNİN DİKKATİNE. BÜTÜN AKP'LİLER OKUSUN


GÜLEN CEMAATİNİN DİKKATİNE. BÜTÜN AKP'LİLER OKUSUN


TÜRK KANI TAŞIDIĞINI SANAN BÜTÜN AKP'LİLER OKUSUN! BOZULMADIK TEK HÜCRESİ KALAN FETHULLAHÇILAR OKUSUN. DAHA FAZLA GEÇ OLMADAN, EŞŞEKLEMESİNE GİRDİĞİNİZ YANLIŞTAN DÖNÜN !


.......... Güney Kürdistan ile Türkiye' nin doğu ve güneydoğusunu oluşturan geniş bir bölge içinde özellikleri ABD tarafından belirlenecek olan bir "ortak ticari bölge" ve "serbest ticari" bölge anlayışı hakim kılınacak, bu bölgeye makul bir süreç içinde Ermenistan' ın da dahil edilmesi sağlanacaktır.

4 veya 5 yıllık bir geçis dönemi içinde söz konusu bölge, Türkiye' nin federatif düzene geçmesinde baz oluşturacak ve bu sürecin sonunda bölgeye özerklik verilecektir.

Türk tarafı nüfusunun %28.54 ünün Kürtlerce oluşturulduğunu artık kabul etmekte ve üniter yapının bu gerçegin önünü kapatmaya yetmediğini, gerçekçi ve küresel bir çözümün artık sadece federatif yapıda yer almakta oldugunu....... (devamı altta)

* * *
YAHUDİLER, BU YOLLA TÜRKİYE ÜZERİNDE KURMAYI DÜŞÜNDÜKLERİ KÜRDİSTAN AYAĞI İLE KUZEY IRAK'TAKİNİ BİRLEŞTİRECEK, SONRA DA HAYALLEDİKLERİ NİL'DEN FIRAT'A KADAR OLAN KUTSAL TOPRAKLARINA KAVUŞMANIN SEVİNCİNİ SENİN KANINI İÇEREK KUTLAYACAK, UYAN!

AŞAĞIDAKİ YAZI, DEĞİŞİK BAŞLIKLARLA 2003 YILINDAN BERİ ÖTÜKEN'DE YAYINLANMAKTA, YAZIDA BELİRTİLEN HUSUSLAR AKP TARAFINDAN BİR BİR YERİNE GETİRİLDİĞİ HALDE, İNSANLARIMIZDAKİ TAYYİP AŞKI, GÜLEN SEVGİSİ DEVAM ETMEKTEDİR. YAZIK...

BİR İNSANIN BU KADAR KÖR OLMASI ŞAŞIRTICIDIR. BİR İNSANIN BUKADAR EŞŞEKLEŞMESİ HAYRET VERİCİDİR.

BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU ERMENİLERDEN MÜTEŞEKKİL AKP'DE, DİĞER TÜRK VE İSLAM DÜŞMANLARIYLA KUCAK KUCAĞA NEREYE GİTTİĞİNİ KENDİSİNE SORMAYAN İNSAN, TÜRK OLAMAZ!

GÖNLÜNDE TÜRKLÜĞE ZERRE SAYGIN, KALBİNDE ZERRE ALLAH KORKUSU VARSA, SON DEFA DÜŞÜN!

YARIN GELİNİN KIZIN VE HATTA CAN YOLDAŞIN ELİNDEN ÇEKİP ALINDIĞINDA HİÇ BİR ŞEY YAPAMAYACAKSIN!

* * * * * * * * *

BİR ETKİLİ VE YETKİLİ ARANIYOR!

Aşağıdaki satırlar bilinenlerin bir kısmını ve muhtemel ihanetleri yansıtması bakımından oldukça önemli. Çeşitli yazışma gruplarında dağıtılan bu mektubu bilgilerinize sunuyoruz. Satılmışlarımız hariç, kendisine güven duyabileceğimiz bir etkili ve yetkili çıkarak, bu yazılanların doğru olup olmadığını kamuoyuna açıklamalıdır.

Ötüken , 5 Eylül 2003

* * *
Değerli arkadaşlar,

Güvenilir kaynaklardan aldığım çok gizli bir belgenin içeriğini açıklıyorum.
Bu belgeyi içeren mesaj çesitli e-posta adreslerine dün gönderilmiş bulunuyor..
Sözkonusu belge (hizmete özel-kozmik gizli kaşeli) R-4590/6232N ve RL- 325657/898-09 no.lu iki adet ana dosyadan ibaret olup bu hafta gelecek olan Amerikalı general James Jones ve heyeti ile Türk askeri heyeti arasindaki görüşmeler sonucunda imzalanacak olan mutabakatın esasını oluşturmaktadır (sayet iddia edildigi gibi dogru ise)...

Buradaki çok önemli ve Türkiye'nin kaderini belirleyen ana maddeler özetle şöyledir:

1 - ABD ve Türk tarafı, en geç 3 ay içinde resmen ilan edilecek olan "Federe Güney Kürtdevleti" (yani Kuzey Irak Kürdistanı) konusunda ortak uzlaşmaya varmışlardır. Bu devletin başkanlığı dönüşümlü olarak M. Barzani ve C. Talabani tarafından icra edilecektir.

Söz konusu devletin şu an için "tam bağımsızlık" elde etmesi düşünülmemektedir. Ancak ileride söz konusu olduğu takdirde -Türkiye tarafından herhangi bir itirazın yapılmaması- konusunda ABD ve Türk heyetleri anlasmış bulunmaktadır.

2 - Türk askerinin Irak' ın L-432B ve HN-034V olarak adlandırılan (adlandırma ABD tarafından yapılmış olup neresi olduğu tam belli değil, fakat Kuzey Irak olmadığı kesin, çünkü aşağıdaki maddelerden bu anlaşılmaktadır) bölgeye gönderileceği kesinleşmiş bulunmaktadır. Asker gönderilmesine Ekim ayının ortalarında başlanacak ve sevkiyat 1 ay kadar sürecektir. İlk gönderilecek miktar 12.000 ila 16.000 asker olup, ABD ve Türkiye tarafından belirlenecektir. Gönderilecek birliklere ait tüm masraflar, mühimmat vb. Türkiye tarafından sağlanacaktır. ABD sadece gerekli hallerde uydudan gözetleme desteği taahhüt etmektedir.

Asker gönderilmesi yönünde hükümetçe hazırlanacak olan tezkerenin reddedilmemesi için bazı milletvekilleri "ikna" edilecekler ve tezkere garantiye alınacaktır. (Acaba ne tür ikna yöntemleri kullanılacak? O belli değil...) Irak' ın 3 federatif bölgeye ayrılması, gerek ABD gerekse Türk askeri heyetleri tarafından onanmıştır.

Buna göre Türk askerinin de ABD tarafından istenilen bölgede göreve başlamasıyla ve Kürdistanın güney kanadının güvenlik altına alınmasıyla kısa sürede dengelerin oluşacağı düşünülmektedir.

Kürdistan sınırları içinde kalacak olan Musul, Kerkük gibi noktalardaki Türkmenlere Kürt vatandaşlığını kabul etmeleri veya Bağdat (yada güneyinde kalan diğer bölgeler) gibi şehirlere göç etmeleri konusunda iki temel seçenek sunulacaktır. Göç etme kararı alan Türkmenlerin giderlerinin, Türk tarafının ısrarı sonucunda ABD tarafından karşılanmasına karar verilmiştir. Göç eden Türkmenlerin güvenliği de yine konvoylara eşlik edecek olan Türk askerlerince sağlanabilecek olup, önerilen süreç 2 yılı kapsamaktadır.

ABD ve Türk yetkilileri gerekli hallerde Türk askerinin (ve donanımlarının) arttırılması konusunda mutabıktırlar. Fakat görev bölgesi ABD' nin onayladığı yerlerin dışına hiçbir şekilde çıkmayacaktır.

3 - Gidecek olan Türk birliklerinin komutanı Türk olacak, fakat bu komutan da doğrudan "koalisyon güçleri ortak komuta karargahı" ndan (yani ABD-Ingiliz) emir alacaktır.


Görev sırasında yaralanarak uzun süreli tedaviye ihtiyaç duyacak olan veya sakatlanma sonucu protez, vb. gibi araç-gereçlere ihtiyaç duyacak olan Türk askerlerinin tedavileri ve protezleri ağırlık olarak ABD tarafından temin edilecektir. Diğer yaralanma ve ölüm vb. giderleri Türk tarafına ait olacaktır.

4 - ABD ve Türk tarafları, bundan böyle Kuzey Irak' taki Kürt devletinin her türlü güvenliğini sağlama konusunda mutabık kalmışlardır. Buna göre Türk askeri birliklerinin esas görevlerinden biri Kürdistanın güneyden güvenliğini sağlamak olacaktır.

ABD tarafı, bunların karşılığında Türkiye'ye PKK-KADEK' in etkisizleştirilmesi sözünü vermektedir, ancak yine ABD tarafından Türkiye' nin makul bir süreçte (muhtemel süre 3-5 yıl olarak telaffuz ediliyor) federasyona geçmesi konusundaki "hassasiyeti" hatırlatılmış ve bundan böyle Türkiye Kürtlerinin federatif yapıya giden yollarının tamamen açılması konusunda yeni bir uyarı yapılmıştır.

Bu konuda ABD ve Türk heyetleri arasında tam mutabakat sağlanmış olup, "yerel yönetimler yasası" nın bir an önce hazırlıklarının tamamlanması ve meclise sevk edilmesi kararlaştırılmıştır.

Ayrıca önümüzdeki yerel seçimlerde doğu ve güneydoğu il ve ilçelerinde gösterilecek olan adayların Kürt ve olabildiğince HADEP, DEHAP ve PKK-KADEK kökenli olmaları konusunda her türlü hassasiyet gösterilecektir.

Bu arada ABD, Türkiye' den MED-TV nin daha iyi izlenebilmesi için gereken özenin gösterilmesi talebinde bulunmuş ve bu talep kabul edilmistir.

Bunların dışında aralarında Leyla Zana, Vb. nin de bulunduğu eski HADEP milletvekilleri ile bazı PKK-KADEK yöneticileri için uygun bir zamanda af çıkartılacak, siyasete bıraktıkları yerden devam edebilmeleri için gereken şeyler yapılacaktır.

5 - ABD ve Türk tarafları, gerekli görüldüğü hallerde Barzani ve Talabani kuvvetleriyle işbirliği yapmayı, Irak direniş güçlerine karşı ortak askeri harekat düzenlemeyi ve hatta kurulmakta olan Kürdistan ordusunun belirli unsurlarını silahlandirmayı ve eğitmeyi taahhüt etmektedirler.

Şu anda ABD, "Kürt ordusu" nun özellikle ağır silahlar ve bu tür silahlarla ilgili eksikliklerini ve eğitim noksanlığını hızla telafi etmeye çalışmaktadır.

Bu amaçla T676-034 no. lu gizli raporda belirtildiği üzere Kürdistan ordusunda helikopter birlikleri (UH-1, puma, sikorsky ve puma' lardan oluşacaktır), topçu taburları ve en az iki tank tugayı planlanmıştır.

Yine ABD tarafından Kürt kuvvetlerine "MLRS, stinger ve ATACMS" roketleri ve lançerleri verilecektir. Kürt unsurlarının bu silahlara yönelik eğitimine halihazırda başlanmış olup, gerekli hallerde Türk askeri danışmanları da görev yapacaklardır.

Bu arada ileride gündeme getirilmesi planlanan iki veya üç yeni tezkere ile sayıları 10.000 civarında olacak olan ABD kara birliklerinin Türkiye' ye, özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerine konuşlandırılması konusunda ortak görüş belirlenmiştir.

Bu amaçla 2 yeni ABD üssü ve uydu istasyonları, yine ABD' nin uygun göreceği yerlerde açılacak ve hizmete girecektir (tahmini süreç 2 yıl olarak belirlenmiş bulunmaktadır).

Tüm bu noktalara gerek sivil gerek asker, hiçbir Türk vatandaşı girme hakkına sahip olmayacak, sadece ABD yetkililerinin izin vereceği Türk subayları, verilecek izin kapsamı içinde girme hakkı elde edecektir.

6 - ABD, Türkiye' nin gerek asker göndermeyi kabul etmesi, gerekse Kuzey Irak Kürdistanı' nın kurulmasındaki engelleyici tutumundan vazgeçmiş olması nedeniyle Türkiye' ye uzun vadeli krediler açmayı ve hibe/kredili satış yoluyla yeni silahlar vermeyi taahhüt etmektedir. Bu silahlar arasında kobra helikopterleri, güdümlü tanksavar füzeleri ve bir miktar M-1 "abrams" tankı mevcuttur. Söz konusu tanklar iki yil içinde (miktari 100 adet civarında telaffuz ediliyor) halen Irak' ta görev yapmakta olan "iron horse" (neyin nesi ise?) birliklerinden verilecektir.

Bununla birlikte, ABD verilecek olan silahların hiç bir şekilde Türkiye Kürtleri' ne karşı kullanılmayacağı konusunda teminat almıştır.

Öte yandan açılacak olan kredinin bir kısmının bir "jest" olarak IMF şartına bağlanmayacağı konusunda mutabakat söz konusudur. Ayrıca Türk stajyer subaylarının "ABD' deki eğitim ve staj" kontenjanlarının arttırılacağı konusunda ABD tarafı söz vermiş bulunmaktadır. Buna ilaveten genç Türk subaylarının ABD üs ve limanlarına yapacakları gezilerin arttırılması konusunda ABD yeni kolaylıklar sağlayacaktır.

7 - Türk tarafı, kurulmakta olan "Güney Kürdistan" ile bundan böyle her türlü iyi ilişkiler içinde olacağını, dostluk ve ticari ilişkiler geliştireceğini taahhüt etmektedir.

Güney Kürdistan ile Türkiye' nin doğu ve güneydoğusunu oluşturan geniş bir bölge içinde özellikleri ABD tarafından belirlenecek olan bir "ortak ticari bölge" ve "serbest ticari" bölge anlayışı hakim kılınacak, bu bölgeye makul bir süreç içinde Ermenistan' ın da dahil edilmesi sağlanacaktır.

4 veya 5 yıllık bir geçis dönemi içinde söz konusu bölge, Türkiye' nin federatif düzene geçmesinde baz oluşturacak ve bu sürecin sonunda bölgeye özerklik verilecektir.


Türk tarafı nüfusunun %28.54 ünün Kürtlerce oluşturulduğunu artık kabul etmekte ve üniter yapının bu gerçegin önünü kapatmaya yetmediğini, gerçekçi ve küresel bir çözümün artık sadece federatif yapıda yer almakta oldugunu kabul etmektedir.

ABD tarafı, Türk makamlarının bu görüşü paylaşmakta olmalarından dolayı duyduğu hoşnutluğu kabul etmektedir ve tüm bunların ABD-Türkiye dostluğunu pekiştirecek temel ögeler olarak gördüğünü belirtmektedir.

8 - ABD tarafı ayrıca, Kıbrıs' ta çözüm için yegane yolun "Annan planı" olduğunu Türk tarafına bir kez daha bildirmiş olup, kati tutumun gerçekçi olmadığı ve Denktaş' ın sert politikasının yumuşatılması gerektiği konusunda Türk tarafı ile uzlaşmaya varılmıştır. Konular Yunan makamları ile yapılacak görüşmelerde yine ele alınacaktır.


Ayrıca Türk ordusunda asker mevcudu olarak % 28' lik (yaklaşık) bir indirime gidilecek, ayrıca tank, top ve gemi sayısında indirime gidilecektir. Türk ordusu, gelecekteki misyonunu, ABD' nin uygun gördüğü şekilde "bölgesel güç" olmayı terkederek, lokal bir savunma gücü konseptine indirgemeyi makul bulmakta ve geleceğin federasyon ordusuna geçişindeki aşamaları ABD askeri yetkilileri ile görüşmeyi benimsemektedir.

Ayrıca Türk tarafı, ileride oluşabilecek bölgesel krizlerde, ABD ile ortak hareket etmeyi ve silah mevcudundaki eksiği, yine ABD' nin uygun göreceği "takviyelerle" kapatmayı kabul emektedir.

* * *
Başka maddeler de var, fakat en önemlileri özetle bunlardan oluşmaktadır. Bu son derece gizli dokümanlara ulaşan ve ilk elde açığa çıkaranlar kimdir bilmiyorum, fakat onlardan alıp bizlere aktaranların (şahsen tanımamakla beraber) gayet üst düzeyde olduklarını ve resmi gizli belgelere ulaşabilen kişiler olduklarını tahmin ediyorum..

Bu arada gelen bir diğer gizli istihbarat bilgisine göre, birkaç gün önce Necef' te düzenlenen bombalı saldırıda şii lider Al Hakeim' in öldürülmesinde kullanılan bomba, ABD tarafından sağlanmış olup (250 Kg. SEMTEX ve 320 kg. TNT) bomba Barzani' ye bağlı pesmergelerce konuldu.

* * *
NOT: ( 22.8.2008 )
Yukarda açıklananlara belge mahiyetinde olan resimler için TIKLAYINIZ.
Genel Kurmay Başkanlığı adresinden alınmıştır.

PDF Formatında

İNDİRİP YAZDIRARAK DAĞITINIZ


kaynak: http://www.doguturkistan.net/modules...ticle&sid=5452

__________________
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?

FETHULLAH İLLÜMİNATİ BAĞLANTISI


FETHULLAH İLLÜMİNATİ BAĞLANTISI




Ve İkiyüzlülüğün Belgesi…



Sizlere yorumsuz iki belge sunacağız. Belgelerimiz Nurcu-fethullahçı Zaman gazetesinden… Bu iki belgeyi okuduktan sonra gerçeklerin zamanla anlaşıldığına siz de hak vereceksiniz!..

İlk olarak, 20 Kasım 1992 tarihli Zaman gazetesindeki “ABD’de Yahudi Mafyası: ADL” başlıklı araştırma yazısından bazı bölümleri aktaralım:

“İngiliz farmasonluğunun yahudi kolu olan B’nai Brith’in etkisi altındaki ADL(Anti-Defamation League) 1913 yılında kurulmuştur.

ADL adeta, Amerikan mafyasının halkla ilişkiler bürosu gibidir. Kurdukları “Denizaşırı Yatırımcılar Servisi” adlı şirketle, milletlerarası silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, kirli parayı aklama gibi işleri yürütmektedir.

İşgal altındaki Filistin topraklarında ve Kudüs’ün Hıristiyan ve Müslüman bölgesinde geniş arazilerin kanunsuz alım-satımının ortaya çıkarıldığı emlak skandalı da yine işin içinde ADL’nin varlığını ortaya koyuyor.

ADL, Amerika içinde FBI kanallı muhtelif operasyonlarla ilişkisini sürdürdü… ADL’nin bilinen cinayetleri şunlardır: 15 Ağustos 1985’te Kafkasyalı Müslüman lider Tscherim Sobzocov, evinin önünde bombalı saldırı sonucu öldürüldü… Musevi iken Hakk din olan İslam’a dönüş yapan Prof. İsmail Raci Faruki ve eşi 1985’in Ramazanı’nda sabaha karşı evlerinde bıçaklanarak öldürüldüler… Gandhi ve Palme suikastlarının arkasında da ADL’yi görmekteyiz.


ADL, tam mesai ile çalışan gizli istihbarat memurlarının bir kısmını Amerikan

Hükümeti Adalet Bakanlığına bağlı Özel Soruşturmalar Ofisi’nde(OSI), bir kısmını da İsrail otoriteleriyle Tel Aviv’de çalıştırmaktadır.


İsrail devleti kurulduğundan beri ADL, İsrail gizli servisi MOSSAD ile hususi ilişkilerini daima sürdürmüş, İsrail mafyasıyla da yakın bağlantılar kurmuştur… ADL-Sharon grubu, ihtilaflı bölgelerde satın aldıkları evlerde militan yahudileri yetiştirdiler…”

New Jersey’de ADL* Başkanı Abraham Foxman İle

09.10.1997


Bu resim küçültülmüştür. Büyük halini görmek için burayı tıklayınız.


DÖNEKLİK!

Ve “zaman” su gibi akıp gidiyor. Tarihler 10 Mart 1998’i gösteriyor… Şimdi de o günün Zaman gazetesine bir göz atalım isterseniz:


“Diyalog Çabaları Devam Ediyor

“3 gündür Türkiye’de bulunan Yahudi Liderler Heyeti, Başbakan Yılmaz, Orgeneral Çevik Bir, TBMM başkanı Çetin ve Dışişleri bakanı Cem’den sonra Fethullah Gülen ile görüştü… 55 yahudi örgütünü temsilen Türkiye’de bulunan 59 kişilik Amerikan Yahudi örgütleri Başkanları Konferansı Heyeti(AYÖBK),

‘Fethullah Gülen’in Türkiye’deki ve yurtdışındaki çabalarını önümüzdeki yüzyılın barış asrı olması açısından önemsediklerini ve sözkonusu projeye büyük ilgi duyduklarını’ belirttiler…

Görüşmede; Gülen’in, ABD’nin en etkili yahudi lobisi olan ADL’nin teklifiyle hazırladığı hoşgörü ve diyalogla ilgili kitap da gündeme geldi. Gülen, ‘ingilizce olarak hazırlanan kitap üzerindeki çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu, bittiğinde insanların hizmetine sunacağını’ söyledi. Kitap, ADL tarafından basılarak dünyanın dört bir yanında dağıtılacak…”

İşte ADL, işte Fethullah, işte diyalog ve hoşgörü masalı ve işte “gerçekler”i yazan Zaman!..

Gerçekler nasıl da Zaman’la anlaşılırmış değil mi?!.


İSLAM DÜNYASI DİYE BİR ŞEY YOK!

Bu resim küçültülmüştür. Büyük halini görmek için burayı tıklayınız.


Bana göre İslam dünyası diye bir dünya yok. Müslümanların yaşadığı yerler var. Bazı yerlerde çok, bazı yerlerde az. O da kültür Müslümanlığı. İslam’ı kendi düşüncelerine göre yeniden inşa etmiş Müslümanlar var. Bununla radikalizmi, sert ifratkar Müslümanları kast etmiyorum. İnsanın, inandığı şeylere doğru inanması, doğru inandığı şeyleri de doğru uygulaması lazım. Müslümanlığa sahip çıkması lazım. İslam dünyası dediğimiz coğrafyada bu anlayışta, bu felsefede toplumların var olduğu söylenemez. Var olduğunu söylersek Müslümanlığa iftira etmiş oluruz. ‘Hiç Müslümanlık yok’ desek o zaman da insanlara iftira etmiş oluruz.

Müslümanların dünya muvazeesinde katkıda bulunacaklarına şu anda ihtimal vermiyorum. İslam dünyası, şimdilerde belli ölçüde bir aydınlanma olsa da çok cahil. Ferdi Müslümanlık var olduğu şahsen görmüyorum. Başkalarıyla münasebet içinde olabilecek ve aynı zamanda bir birlik teşkil edebilecek, müşterek problemlerini halledebilecek, kainatı yorumlayacak, kainatı çok iyi okuyacak, Kur’an’la kainatı mütalaa edebilecek, geleceği çok iyi okuyacak, gelecek adına projeler üretebilecek, istikbaldeki yerini belirleyebilecek Müslümanların adına kendi doğrularıyla Müslüman insanlar var. Kendileriyle mutabakata varılmış, icma ile test edilmiş, sağlam bir Kur’an telakkisine bağlanmış, defaatle test edilmiş bir İslami anlayışın var olduğu söylenemez.

--------------------

Fetullah Gülen-FBI görüşmesi


Fetullah Gülen’in Amerika’da görüştüğü kişiler arasında oldukça ilginç isimler var. Bunlar arasında FBI ve Dışişleri Bakanlığı’ndan görevliler de bulunuyor.

“FBI ve Dışişleri Bakanlığı görevlileri Fetullah Gülen’le ne görüşmüş olabilir” diye merak ediyorsunuzdur.


Merakınızı gidereyim.

Çünkü neler görüşüldüğünü Fetullah Bey’in açıkladığı bölüm kadar biliyoruz.


Nereden mi?

Nuriye Akman geçtiğimiz yılın Mart ayında ABD’de Fetullah Gülen’le bir görüşme yaptı. Zaman gazetesinde çıkan mülakatın konumuzla alakalı olan bölümünü aktarmak istiyorum sizlere.



Fetullah Gülen şöyle diyor:

“Tahkikat medeniyle biri FBI’dan, diğeri Dışişleri Bakanlığı’ndan iki genç insan geldi. Geldiklerinde ‘fikirlerinden de istifade edelim’ diye bir kaç soru sordular. Bana samimi olarak şunu sordular: ‘Siz Irak’ta Amerikalıların nasıl tasarrufta bulunmasını istersiniz? İşgalden sonra Irak’ta nasıl bir irade makul olur?’ Dedim ki: ‘İşgal olmuş, siz ne derseniz deyin, halk bu meseleye işgal diyor. Benim fikrimi soruyorsanız Irak’ta öyle bir demokrasi kurun ki, Türkiye’den ileri olsun. Türkiye’ye imrenmesinler, Müslümanlara öyle müsamahalı davranın ki Iran’a imrenmesinler” (Zaman, Nuriye Akman, 26.03.2004).




ABD’de yaşayan Fetullah Bey, FBI uzmanlarına ve Dışişleri’nde görevli diplomatlara işte böyle öğütler veriyor:

“Irak’a öyle bir demokrasi getirin ki…”


“Irak’ta Müslümanlara öyle müsamahalı davranın ki…”

Tabii bunlar kendi görüşleridir. Kendi dünyasına ait tavsiyeleridir. Destekleyeniniz olabilir, karşı çıkanınız olabilir.

Ama Irak’ta bir işgal var. Bir islam toprağı haçlı ordusu tarafından ele geçirilmiş. Yüzbinlerce masum sivil olmüş. Bebekler, kadınlar, yaşlılar, öldürülmüş. Camiler yıkılmış. Kutsal mekanlar tahrip edilmiş. Samarra’da genç kızların ırzına geçilmiş.




Bütün bunları meydana getiren bir ülkenin FBI uzmanları, Dışişleri görevlileri, Pentagon elemanları, şunlar bunlar, mesela sizin yanınıza gelip görüşünüzü sorsalar, siz ne söylerdiniz?

Mesela ben olsam şöyle söylerdim:

“ABD ordusu Irak’ta uluşlararası hukuka aykırı olarak insanlık dışı bir işgalde bulunmuştur. Yüzbinlerce masum insanı vahşice katletmiştir.

İşgalci güçlerin demokrasi anlayışı bana göre budur: Kan, gözyaşı, katliam.

Sizin Irak’a getireceğiniz en güzel gelişme Irak’ı terk etmektir.


Irak halkının sizin getireceğiniz demokrasiye ihtiyacı yoktur.

Irak halkının sizin vereceğiniz hoşgörüye de ihtiyacı da yoktur.

Bir müslümanın İslam’ı yaşamak için Hristiyanın ona tanıyacağı müsamahaya asla ihtiyacı olamaz.

Irak için yapabileceğiniz tek şey, bu ülkeden defolup gitmenizdir.”

Ben olsam böyle söylerdim. Kuşkusuz benim gibi düşünen milyonlarca insan var Türkiye’de.

Ama ne diyelim; Fetullah Gülen’e “Neden FBI uzmanlarına, Irak’tan defolun gidin” demedin, diye soracak durumumuz yok.

Aramızda dağlar var.


__________________




Zamanı Gelmişlerin Yası Tutulmaz...(Why So Serious ?)

kaynak: http://fetos.wordpress.com

---------------------------------------------



Şirk koşanlara iman edenler şu soruları iyi okuyun düşünün ve cevap verin.



-CIA ajanları niye fethullah a kefil oluyor? fethullah ı nerden tanıyorlar ve aralarında nasıl bir ilişki varki kefil oluyorlar.

-Dini,vatanı,namusu ve onuru için savaşan HAMAS'a, Lübnan HİZBULLAH'ına, IRAK'lı direnişçilere, AFGAN mücahitlere düşman olan onlara terörist diyen Haçlı Katil ABD niye fethullahı övüyor, ona destek oluyor, ekonomik yardım yapıyor?

-Haçlı savaşı diye Irak'a saldıran demokrasi diye esaret ve zulüm götüren milyonlarca müslümanı katleden, bacılarımıza tecavüz eden bu şeytan ABD'ye niye tepki vermiyor,neden susuyor ve onun bu katliamlarını onaylıyor.

__________________
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?

Mehmetçik, alay sancağı yerine AB bayrağı taşıyacak!


Mehmetçik, alay sancağı yerine AB bayrağı taşıyacak!

AKP Genel Başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi “kapatmama” kararından sonra yaptığı ilk konuşmada -üzerine basa basa- “AB yolunda yürüyeceğiz” dedi... Avrupalılar Amerikalılar da AKP kapatılmadı, AKP iktidarda kalacak diye çok sevindiler...


Sadece bu, yabancıların bu kadar sevinmeleri, AKP’nin asıl kimlerin hizmetinde olduğunu gösterir!


AKP, Avrupalılar için “asrın en büyük projesi” olabilir “kriterleri ve müktesebatı” arasında evrensel unsurlar da vardır. Türkiye de, kendi kararları ve hür iradesiyle, bunlardan yararlanabilir, yararlanmalıdır!


Ancak bu olayın gerçek, gerçekçi tarafları şu: Önce AB Türkiye’yi asla tam üye kabul etmeyecek! Avrupa’nın iç siyaset şartlarında, Türkiye’yi eşit şartlarla kararlarına ortak edemez... Bunu görmemek için kör veya fazla iyi niyetli olmak gerek. Ama bizi “uyum uyum” yorduktan sonra -sıtmaya- imtiyazlı uydu ortaklığa razı edecek!

Amentü

Ben, doğrusu bütün bu gerçeklere rağmen, hâlâ “AB’ye karşı değiliz, taraftarız” diyen bazı dostlarıma kızmaya başladım. Bu arkadaşlar herhalde, artık AB’ye karşı olmak, adeta “günah” haline geldiği için, bu amentüyü inanmadıkları halde, tekrara kendilerini mecbur hissediyorlar...


Zira AB’nin, şimdiye kadar yaptığı haksızlıkları, Türkiye’nin değerlerini nasıl, “uyum uyum” yok ettiklerini, Kıbrıs’taki entrikaları ve Güneydoğu’da bölücülere nasıl sahip çıktıklarını çok iyi bilirler...


Ama bunları benden iyi bilen ve kitabını ( “Çıkış Yolu” Remzi Kitabevi) yazan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen AB’nin organı “Kriter” dergisinde bunları belirttikten sonra “AB üyeliğine karşı değiliz” amentüsünü tekrar ediyor...

Acaba Öymen ve diğerleri, AB’nin Türkiye’yi, umdukları gibi “eşit şartlarla” üye kabul edeceğine gerçekten inanıyorlar mı?

Sorarım: CHP ve diğer iyi niyet sahipleri bu AB’ye mi taraftardırlar? Bunlardan, ülkemize hayır geleceğine gerçekten inanıyorlar mı?


İnanıyorlarsa, neden lafları dolandırmadan bunu söylemiyorlar? Kimden çekiniyorlar; CHP’nin “fazla milliyetçi” olmasından şikâyet eden liberallerden mi?

“Kopenhag Kriterlerinin” patent hakkı yok; Türkiye bunca yıl, birçok evrensel değerleri benimsediği, uyguladığı gibi bunları, çıkar ve değerlerine uyanları da, başımızda AB Komiserlerinin sopası olmadan uygulayabilir! Eğer geçmiş iktidarlar, bunu şimdiye kadar yapamamışlarsa bunun nedenlerini araştırmak gerek... AKP de kendi başına yapmak istemiyor da Türkiye’nin kalkınmasını, çıkarlarını yabancılara ihale ediyorsa bu da düpe düz ihanettir.

Kısacası Avrupa Birliği Türk “tehlikesine” karşı, post modern bir Haçlılar Ordusudur!

Bu “ordunun” başarı şansı, karşısındaki Türk Ordusunu, “hile ve desise” ile mağlup etmektir! Ve bu operasyon da çoktan başlamış, artan tempoyla, medyadaki Ergenekon iddiaları, Ordumun içine nifak, fesat sokmak entrikalarıyla devam etmekte...

Fakat asıl saldırı, Bakanlar Kurulu’nun sonrasında açıklama yapan Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in hazır olduğunu söylediği 3. Ulusal Program, AB’ye sunulacak. Kısacası TC Hükümeti AB’nin imtihan kapısında!


Taraf’ın sevinci

TARAF gazetesi, manşetten sevinçle ilan ediyor; “Askeri Vesayete Avrupa Freni” diye!

Pakette asker-sivil ilişkileri, yeniden düzenlenecek, Ordunun harcamalarını Sayıştay, YAŞ kararlarını sivil yargı denetleyecek, Jandarma tümüyle İçişleri Bakanlığı’na bağlanacak vb... Bu paketin ayrıntıları açıklandığında TSK’nın, nasıl iğdiş edilmek istendiğinin -komplonun- boyutlarını göreceğiz!


Anlaşılan AKP İktidarı, kapatmama kararından cesaret aldı ki bu kadar cesaretle davranabiliyor!

Ama bir fotoğraf, bin kelimeye bedel; TARAF gazetesi, haberi “süslemek” için bir Türk askerinin fotoğrafını koymuş ve fotomontajla eline Türk Alay Sancağı yerine AB’nin, mavi-sarı yıldızlı bayrağını vermiş!





“Olmaz” demeyin, olur ve hatta İstiklal Marşının yerine, Bethoven’in 9. Senfonisi çalınır, Okullarda AB’ye ant içilir!

Türk milleti bunu kabul eder mi? Türk Ordusu AB bayrağını Mehmetçiğin eline verir mi?

Göreceğiz!

kaynak: Altemur KILIÇ, 22/08/2008 (Yeniçağ)

__________________

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?

Meclisdeki HAİN İhsan Arslan’ın Gerçek yüzü


Meclisdeki HAİN İhsan Arslan’ın Gerçek yüzü



Arslan’ın, 1991 yılında Musa Anter, Ömer Vehbi Hatipoğlu, İsmail Beşikçi, Hüseyin Okçu, Azad Germiyani, Ali Bulaç gibi isimlerle Güneydoğu meselesi ile ilgili sorulara verdiği cevapların toplandığı ‘Kürd Soruşturması‘ isimli kitaptaki görüşlerinin temeli devlet düşmanlığına oturuyor.


Devletin, Güneydoğu politikasının yanlış olduğunu, devletin Kürtler’i ezdiği, baskı yaptığı gibi iddiaları ortaya atan AKP’li milletvekili, doğum yeri olan Batman’ın Sason İlçesi’ni ‘Kürdistan’ toprağı olarak niteliyor.

PKK’lı teröristlere ‘gerilla’ diyen Arslan, PKK’nın vahşetlerini ise ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı’ olarak değerlendiriyor. PKK eylemlerini “alkışlanacak bir başkaldırı” olarak niteleyen Arslan, Misaki Milli sınırlarının ise “hiç bir şey ifade etmediğini “ söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtleri 70 yıldır ezdiğini savunan AK Partili vekil, Türkiye’nin tamamında “Eyalet Sistemi” uygulanmasını istiyor.


İşte İhsan Arslan’ın gerçek zihniyeti;


- İster TC’nin zulmünden, devletin teröründen bahsedelim, ister PKK’nın Kurtuluş Mücadelesi’ne dönüşen eylemleri yahut sivillere yönelik katliamlardan bahsedelim, ister bu gelişmeler karşısında bölgede Müslümanlar’ın takınması gereken tavrın ne olması gerektiğinden, netice değişmiyor…

- İğneyi kendinize, sonra çuvaldızı karşınızdakine batırın. Bu inkarcı ve kanlı politikalar karşısında siz olsaydınız ne yapardınız? Son İslam devletini, hilafet makamını ve onun müesseselerini hangi sebeple olursa olsun ortadan kaldıran ve yegane politikası İslam’a düşmanlık ve onu yok etme esası üzerine kurulan bir zihniyet ve otoriteye karşı girişilen tüm isyan ve baş kaldırıları alkışlamak gerekir.


- Mücadelenin ilk günlerinde bir köye gece gizli gidebilen gerilla timleri, artık gündüzleri gitme imkanı bulmuştur…


- Zulme karşı verdiği mücadele sonunda halkın mazlumiyeti yanında ve onun yegane koruyucu ve destekçisi konumuna giren gerilla hareketi, bu imajı ile bölge halkının gözünde muteber bir kişiliğe sahip olmuştur.


- Başlangıçta silahlı mücadele ile şiddet uygulayan devlet arasında bocalayan halk, daha sonra ulusal kurtuluş mücadelesi verdiği kabul edilen PKK hareketi yanında yer almaya başladı.


- Çeşitli iç ve dış mahfillerin hesap ve senaryosu sonucu HEP Temsilcileri SHP bünyesinde parlamentoya girme fırsatı elde etti. Bu Kürd milletvekilleri de parlamentoyu ulusal mücadele için bir cephe yapmaktan geri kalmadılar.

- Devlet geçen 70 yıl boyunca Kürdler’e haksızlık yapıldığını açıkça itiraf ederek Kürdler’in sosyal ve siyasal yaşamda kendilerini ifade etmelerine imkan tanınmalıdır…


- Askeri önlemlerin çare olmayacağı düşüncesinden hareketle bölgedeki tüm ilave askeri birlikler geri çekilmeli, Özel tim ve koruculuk sistemi kaldırılmalıdır.


- Ve son olarak Özal ile aynı öneride bulunmanın sıkıntısını duymakla birlikte, kısa vadede alınması gerekli yegane önlemin (aynı zamanda yegane çözümün) Türkiye’nin tamamına uygulanacak yeni bir ‘EYALET SİSTEMİ’ olduğunu hatırlatmak isterim.

“Benim vatanım Kürdistan”

AKP Diyarbakır Milletvekili M. İhsan Arslan’ın, Kürd Soruşturması isimli kitaptaki, hakaret içeren sözlerinden bazıları da şunlar:


- Kemalist, laik ve demokratik ilkeler, TC Anayasası’nın ilk ve temel ilkeleri, Türkiye’de yaşayan herkese zorla dayatılmaktadır. Yani Türkiye’de varolan herkes, bu ilkelere iman etmek ve yaşamının her safhasında ona uygun amel etmek zorundadır.

- Yapmaya çalıştığım izah çerçevesinde, doğduğum yer olması itibariyle Kürdistan vatanımdır. Halen yaşamakta olduğum yer itibariyle de Türkiye vatanım durumundadır. Ayrıca Ay ve Merih’te değil de dünya coğrafyasında yaşıyor olmam nedeniyle de dünya vatanımdır…


- Şuraya gelmek istiyorum. Müslümanların vatanı neresi ise orayı korumak, orayı kurtarmak ve vatan diye orasını isimlendirmek gerekir. Bu manada Türkiye coğrafyasının Misak-ı Milli ile çizilen sınırları hiçbir anlam ifade etmemektedir…


Bu düşüncelere sahip bir Akp milletvelilinin hükümetin Güneydoğu Anadolu’da izlediği politikalarda Tayyip Erdoğan’a danışmanlık görevinde bulunması Akp’nin ülkenin bölünmez bütünlüğü üzerinde nasıl bir tehlike unsuru oluşturduğunu ispatlamıyor mu…? Ülkenin bölünmez bütünlüğü en son hangi hükümet sırasında bu kadar tartışılır konuma geldi…Tayyip Erdoğan’ın akıl hocalarının zihniyetlerini okuyunca geldiğimiz durumun vehametine şaşmamak gerek ..

kaynak: günay aksu
__________________
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?

    Powered By Blogger

    Videolar

    Tayyip Erdoğan: BOP Eşbaşkanıyım

    Link: sevenload.com

    Tayyip Erdoğan: Diyarbakır'ı BOP'un Merkezi Yapacağım

    Link: sevenload.com

    NİHAT GENÇ TÜRK GENÇLİGİNE SESLENİYOR​ - ARTIK UYUNMA ZAMANI

    Link: sevenload.com

    Abdullah Gül'ün Colin Powell ile Gizli İHANET Anlaşması

    Link: sevenload.com

    Fethullah Gülen Hz. Muhammed'e gerek yok diyor

    Link: sevenload.com

    Fethullah Gülen Müslümanların düşamanı Hristiyanlarla ittifak yapalım diyor.

    Link: sevenload.com

    Fethullah Gülen Papaz okulu açılsın diyor

    Link: sevenload.com

    Fethullah Gülen ve Haçlı Komutanı Papa'nın elinin öpülmesi

    Link: sevenload.com

    CIA Ajanı Fethullah Gülen Gerçeği - 1

    Link: sevenload.com

    CIA Ajanı Fethullah Gülen Gerçeği - 2

    Link: sevenload.com

    CIA Ajanı Fethullah Gülen Gerçeği - 3

    Link: sevenload.com